Uğur arslanın şiirleri

0 yanıt dizini görüntüleniyor
  • Yazar
    Yazılar
    • #43752
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Adı Mehmet

      Adı Mehmet…
      Kara kıtanın kara gözlü, zayıf yüzlü çocuğu.
      Göz kapaklarında güneş ve çapakları çöl sarısı.
      Çaresizliğin girdabında.
      Kelebek renkli yüzünün yorgun yarısı.

      Adı Mehmet…
      Bir halkın hikayesi yani.
      Yeni günün solduğu beldeye, asırlar öncesinin bir yolculuk efsanesi.
      Bir halkın ismi yani.
      Kaderden ötesi olmayan.

      Adı Mehmet…
      Kimseden medet ummayan.
      Aç karınlı, hasta yüzlü ama tok gözlü.
      Öylece duran ve sabreden.
      Uzaktan gelen yolcuları ağırladığı günkü gibi.
      Necaşi gibi, Habeşi gibi.
      Doğru, dürüst, iyi, insan yani…

      Adı Mehmet…
      Bir umudun ismi.
      Çöle yağmur yağdığı günün.
      Karnının doyduğu günün.
      Öldüğü günün.
      Ve üstünde çiçekler açabilen bir mezara gömüldüğü günün ismi yani.

      Adı Mehmet…
      Kimse tanımaz, kimse bilmez.
      Kara gözleri gülmez.
      Dünyanın gözü kör olmuş sanki.
      Kimse onları görmez.

      Adı Mehmet…
      Kim duyar ki; Dudağında bir feryat! !
      Savaşmak dudurken yani,
      Mehmet'i kim dinler ki?
      Açlığı kim dinler ki?
      Adı mehmet…
      Hastalığın gözlerindeki buğusu.
      Açlığın kokusu.
      Ve ölümün korkusu.
      Bir kum fırtınası uğultusu.
      Ağlayan bir bebek sesi.
      Ve zayıf dizlerin yağmursuz çöllerdeki izi.
      Söyle dünya insanların kaç kişi?
      Kaçı sağır, kaçı kör, kaçı arsız, kaçı erkek, kaçı dişi?
      Açlıktan ölmek kaldımı be şimdi?
      Söyle dünya insanlık kimin işi? …..

      Uğur Arslan

      Aziz Yarim

      Aziz diyar El aziz
      Madenin gülü kokmuyor sensiz
      Hala haritanın sağ köşesindeyiz
      Her defasında sensiz her defasında sana dertliyiz
      Aziz yarim sanki ben hala 25 sen hala 18
      Değişen hiçbir şey yok bak bizde
      Telvelerin kabardığı diplerde
      Eşrefin oturduğu mahalledeyiz
      Öyle bir özlemişiz ki seni
      Artık dönsen de olur dönmesen de
      Biz her daim yine sana sitemli yine sana hasret gideriz
      Aziz yar sen bir sabah bu şehri başıma yıkıp gittin
      Dağları deviriverdin üstüme hiç çekinmedin
      Ben bu şehirde bir daha da sabah görmedim
      Günaydınlar olmadı günler aymadı sensiz
      Karalar çekildi gözümün ferine
      Son soluğumun dibine çöktüm öylece
      Gidişin gibi durdum şuracıkta
      Her gün şu köşe başında kaç yıllar saydım
      Hiç yaşamadım sensiz ama hep yaşlandım inadına
      Her hazan hep hüzünle geçti bu şehirde
      Ben bir El azize birde sana kıyamadım işte
      Her hazan hep hüzünle geçti bu şehirde
      Ben bir El azize birde sana kıyamadım işte
      Daha geçmedi benim sana ağrılarım
      Salındığın sokaklar hala sızım sızım
      Yıktığın duvarlarda durur yine gül adı n
      Hiç dayanmadım hiç dayanamadım
      Bu enkazın altında seni düşünmeden yaşamadım yaşayamadım
      Ben sana nerde yanlış yaptım aziz yar
      Bir sabah gidiverdin aklımı kaçırdım
      Anlamadım hatalarımı hiç söylemedin
      Kafamın içinde bu sorularla ölmedim bile bak ölemedim
      Ben kafamın içinde bu sorularla ölmedim ölemedim
      Bana bir özlemin kaldı yadigar bu viranede
      Derdimi sığdıramıyorum bedene
      Yıkılıyorum her geçen gün yokluğunun üstüne
      Sıkılıyorum bazen
      Sakınıyorum yinede seni gönlümün her köşesinde
      Yine duruyor mu toyluğunun kabri gamzelerinde
      İşvenin alası savrulurdu tellerinde
      Ne senden geçilirdi ne bu diyardan gidilirdi
      Bir tutam saçın uğruna yaktıydım ben bu şehri
      Sonra bende yandıydım içinde
      Hiç gitmedim buralardan senelerce
      Sensizlikten gidemedim bir adım öteye
      Bir derin yara bir derinlikli sevda bıraktın ya sen bana
      Paylaşamadığım tek acı hatıra en anlamlı dua yine sendin bana sendin
      Aziz yarim El aziz
      Madenin gülü kokmuyor sensiz
      Biz hala haritanın sağ köşesindeyiz
      Her defasında sensiz her defasında sana demiz
      Aziz yarim ben sanki hala 25 sen sanki 18
      Değişen hiçbir şey yok bak bizde
      Telvelerin kabardığı diplerde
      Eşrefin oturduğu mahalledeyiz
      Öyle bir özlemişiz ki seni
      Artık dönsen de olur dönmesen de
      Biz her daim yine sana sitemli yine sana hasret gideriz

      Uğur Arslan

      Bazen

      Bazen çıkardım
      Fenerden
      Hiç… Öylesine
      Önce kalbime
      Sonra ayaklarıma
      Bırakırdım
      Gideceğim yerin seçimini

      Ve bir kaç saat sonra
      Ulaştığım yer hep aynı olurdu
      Eski cumbalı ahşap evlerin bulunduğu
      Kesme kaya caddeli dar sokaklar

      Çocukluğum gelirdi buralarda aklıma
      Belki ondandı
      Önlüğüm
      Hiçbir zaman bembeyaz
      Ve ütülü kalamayan yakalığım
      Kendimden ağır okul çantamla
      Çıktığım yokuşları, çıkmaz sokakları
      Dolaşırdım

      Bazen
      Her pazartesi sabahı
      Ve cuma günleri esas duruş
      Avaz avaz çınlardı kulaklarımda
      Türküm, Doğruyum, Çalışkanım…

      Sonra
      Okul çıkışı simitçiler
      Macun ve pamuk helva fasılları
      İki buçuk liraya iki gofret
      Ve bir gazoz içtiğim günler
      Ve top oynadığımız
      Çöplük bozması arka bahçe

      Çocuk olmak güzeldi
      Çocukluğunu yaşayabildiğin sürece…

      Çocuklar görürdüm
      Kendi küçüklüğüme benzeyen
      Sokak aralarında

      uzaktan izlerdim
      Ve izlerken çocuk olurdum
      İster istemez

      Eskiden daha mı güzeldi herşey
      Yoksa çocuk olduğumuz için mi öyleydi.

      Ama birşeyler eksikti
      Belki de
      Eski renkler

      Uğur Arslan

      Beni Sana Yönlendir

      Telefon numaranı bana yönlendir bundan sonra
      Arayan benden duysun sesini
      Ben anlatayım her günün, bütün ömrünün efsanesini
      Bütün hilelerini benden bilsinler senin
      Bütün yalanlarını ben söyledim sevdaların
      Her ayrılığın fâiliyim bundan sonra
      Ben yalancı, ben zalim, ben kaçak
      Ben sözünde durmaz, ben kazandığı gün çekip giden…
      Benden bilsinler; Ben her hikayenin katili.
      Gamzelerine astığın suçluluğu,
      Gençliğimin firâri fikrine yönlendir
      Arayan benden sorsun tarihinin ağır günahlarını
      Bırak benden bilsinler bu ayaklanmayı
      Bütün ipuçlarını bende arasınlar bu eylemin
      Bende kurulsun adaletin mahkemesi
      Yakınların çeksinler ipimi
      Sen yine yalancı şahit, meçhul tanık
      Sen hep olduğun gibi kal yani.
      Sen yine bana ödet,
      Harcadığın bütün kıymetli değerlerin bedelini
      Benden bilsin herkes hayata taktığın borçları
      Ben bağladım masumiyeti haraca
      Ben kestim bütün sevmelerin yüklü hesabını
      Aşkın sesini duyduğumda kaçacağım ben
      Ben bütün uyruksuz oyunların öz vatanı
      Ben yalnızlığın acı sitemi
      Ben eylemci, ben firâri, ben yok!
      Silah kullanmam hiç. Aldatırım ben
      Sen dünyanın bütün denizlerini, kuraklığının terkisine yönlendir bundan sonra
      Özleyen bende baksın gözlerinin mavi demine
      Bırak benden bilsinler sulak yerleşim bölgelerine giden toplu göçleri
      Çağların bütün savaşlarında beni yensinler
      Bende arasınlar dünyanın aşka açlığının ekolojik nedenlerini
      Sen ölü kuşların kanatsız ruhlarına takılıp cennete git.
      Sen yine yalan söyle.
      Sen ihanet et her sevgiye yine
      Sen kavgalarımın ilk tokadını atıp kaçıver kalleşçe
      Sen sancı ol, deliliğimin koğuşu ol.
      Yokluk ol sen yine
      Benden bilsinler bu evin viraneliğini
      Ben yıktım duvarlarını bütün binaların
      Ben korktum yüreğimi açık etmekten
      Kaçtım iste bir aşkın esaretine düşmekten
      Kaçtım iste
      Bütün gidişlerin sebebiyim aslında
      Ben korkak, ben deli, ben tokatçı.
      Ne kadar asil bir eylem de olsa
      Boyun eğilmez aşka!
      İçimde esaretin kütlesini duyumsadığım an
      geçerim verdiğin her güzellikten.
      Ben asırlık sevdaların kelepçesine tüneyen
      hain kusun ta kendisiyim.
      Sen en iyisi hiçbir şeyini yönlendirme bana
      Sen en iyisi beni sırtımdan vurmakla kal
      Yalnızca benden götürdüklerinden ibaret dur orada
      Yalnızlığımın bas ağrıları gibi kal aklımda
      Sen bana hiçbir şeyini yönlendirme sakın
      Sen aslında kendini benden sakın
      Hiçliğine alışmak mümkün gibi
      Sigarayı bırakmak gibi yani
      alışkanlığını üzerimden silkelemek
      Yani ilk gün çıkmıyorsun aklımdan
      İkinci gün daha çok özlediğim de doğru
      Diğer günlerin halini hatırlamıyorum bile
      Bildiğim bir şey var lakin;
      hala ara sıra sigara gibi sabrımı yokladığım.
      Dumanımda bir görünüp kaybolduğum
      Sen en iyisi hiçbir şeyini yönlendirme bana
      Batak sularımda devir dur
      Ara sıra ufkumda görünüp, kır dümenini sonra
      İnsanlığımın tarihine çektiğin bıçağı taşıyamıyor gururum
      Yokluğuna alışmayı sanki daha hassasiyetli buluyorum
      Sen en iyisi benden uzak dur
      Ben yalnızlığın acı sitemi
      Ben eylemci, ben firâri, ben yok!
      Silah kullanmam hiç aldatırım ben! .

      Uğur Arslan

      Beni Tanırsın Sen

      Çok zamansız zamanlardan geçtim
      Samanı mayalanmadan saklanmış zamanlardan.

      Beni tanırsın sen!
      Vaatlerin yanar döner hiçliğini,
      Dağları ateşe veren arzuların kalleşliğini,
      Masumiyetin can yakan dönekliğin bilmişliğim de
      Aynı zamanlardan…

      Çocukluğumdan da uzak şimdi
      Sevdaya hasretliğim
      Aşkta kaybetmeyi marifet bilmişim
      Ve yüreğimin limanına sokulan her kadını
      Seve seve kaybetmişim.
      Ben bana gelene değilde
      Nedense hep benden geçene yeltendim
      Bir yanım günaha
      Bir yanım acıya öykünürdü
      Aklıma hep düşende
      Düşünüm gül yüzüydü…

      Beni tanırsın sen!
      Acının tadını sigarayla sevdim
      Sigarasız acılar çekemedim
      İçinde yar olmayan şarkıları ezberlemedim
      'Sigaramın dumanı, yoktur yarin imanı'
      Bütün hüzzam sözleri sanki ben besteledim.
      Ud oldum, kanun oldum
      Sadece ve ancak tellerime vuruldukça inledim
      Unutamadığım en güzel şarkıydı keza
      Bana ağladığın efkarlı sesin…
      Bak gülüm!
      Sen bilirsin
      Mardin'de unuttuğum gençliğim
      Mardin'de yandığım cehennemim
      Gözünü sevdiğim, gamlı yarim
      Mardin'in yasında son nefesim

      Beni tanırsın sen!
      Küfür ederken de utanmadım
      Ciğerlerimi patlatıp ağlarken de
      Bir, seni seviyorum derken kızarırdı cemalim
      Hala da içimden sevmeyi tercih ederim.

      Beni bilirsin sen!
      Ne param kaldı ne anam kaldı yitirmediğim
      Hep söylerim, benim kaybetmişliğim doğuştan
      Ne dostlarım, ne şen mahalle
      Sadece biri vardı mazide
      Bileceksin adını sende
      Bilecek adını herkes
      İnan hiç kimse değil
      Bir o kaldı geçmişin içinde
      24 yıl yaslı Mardin'e uğramadım
      Ayrılıkların anasını belledim
      Adam gibi bir ayrılık daha görmedim.

      Çok zamansız zamanlardan geçtim
      Samanı mayalanmadan saklanmış zamanları bildim
      Yangınım aşkların anasını satmışlığımdı benim

      Bak gülüm!
      İnanma sakın! !
      Zaman her derde derman değil
      İçinden zaman geçmeyen yaralar var
      Zamanın uğramadığı diyarlar.

      Uğur Arslan

      Bir Çiçek Aldım

      Dün gece yine yalnızdım
      Sokağa çıktım
      Ve kendime bir çiçek aldım
      Kendim almamış gibi yürüdüm sokaklarda
      Ve yalnız değilmişim gibi düşündüm
      Ama her gece gibi
      Dün gece de yalnızdım
      Ve kendime bir çiçek aldım
      Bir saat geri alınmış saatler
      Ben geri almadım
      Ve bir saat daha yalnız kalmadım
      Bir masaya oturdum
      İki çay ısmarladım
      Ben içtim
      sen soğuttun
      sana söyleyeceğim her şeyi yuttum
      çok dert etmedim
      çünkü yoktun
      dün gece yine yalnızdım
      rahat ağladım
      yokluğundan gizlemedim gözyaşlarımı
      ve lambaları hiç karartmadım
      dün gece
      her gece gibi yalnızdım
      sokağa çıktım
      ve kendime bir çiçek aldım
      sen sandım
      Koklamadım

      Uğur Arslan

      Deniz Feneri

      Sen Deniz Feneri
      Hüzünlü bir kış günü başladı yolculuğun
      Çocukluğun yıkık kentlerde
      Ve kesme kaya caddeli ahşap evlerde geçti.
      Okuma yazmayı öğrendiğin
      Gazetelerdeki terör sayfaları
      Ve Haliç tersanelerinde korsanlar
      Evden çıkarken vedalaşırdı babalarla evlatlar…

      Her sokağın başında anaların isyanı dururdu
      Ve günler kısa ama geceler uzun olurdu.
      Bir kurşun bir liraya
      Ve bir hayat bir kurşuna mal olur,
      Senin doğduğun yerlerde
      İnsanlar can evinden vurulurdu.

      Sen Deniz Feneri
      Sarayburnu'nun dimdik delikanlısı
      Yavuz zırhlısında deniz piyade eri
      Yetmiş ikiye dört çakı gibi asker
      Arkadaşının kaza kurşunu izini sırtında taşıyan
      Ve giderken bıraktığı sevdiğini döndüğünde bulamayan…

      Yıkar mı bizi bu sevda!
      Bir aşk delikanlıyı bozar mı be adam?

      Hadi kalk!
      Eski günlerde olduğu gibi
      Karanlığa yine ışık yak!

      Arka bahçedeki mahalle kavgalarında
      Kaşına sapan taşı geldiği günden beri
      Hani kanına kanımı sürdüğüm o günden beri
      Can dostum ve kan dostum
      İster kalbine gömdüğün sevdamın aşkına
      İster Allah'ın aşkına
      Kalk bir ışık yak ve bir kor düşür yüreğimize
      Savaşmak ne güzel bir şey uğruna
      Ve yeniden âşık olmak…

      Ve Sen Deniz Feneri
      Sarayburnu'nun dürüst delikanlısı
      Kalbine gömdüğün aşkın
      Gönlündeki sevdan ve aydınlık gözlerinle
      Senin işin karanlığa korkuturcasına bakmaktı
      Ve sana en yakışmayan şey ağlamaktı.

      Deniz Feneri
      Unutmadık o günleri
      Sevdamız yüreğimizde gizli kalır
      Ve mahallenin kızına âşık olmak
      Ayıp sayılırdı
      Bir kıza âşık olmak bir de parkayı çıkarmak haramdı
      Ve dünya dedikleri şey yalandı…

      Paranın geçmediği günler vardı gençliğimizde
      Ve namerdin yıkamadığı mertliğimiz
      Silah çekmek ve tespih sallamak değildi delikanlılık
      Tespihi çekmek, silahı saklamaktı
      Yazık…
      Gün geldi delikanlılık kabadayılığa yenildi
      Sonra üç kuruşa satılan sevdalar ve ucuz aşklar
      Artık senin işin değildi…

      Sen Deniz Feneri
      Sarayburnu'nun dik ve yitik delikanlısı
      Ne geçmişten yükselen ağıtlar anlıyor seni
      Ne de geleceğe satılan aşklar

      Sen doğarken bir ölüm şaşkınlığıyla
      Gökyüzüne uzanmış düşmanlık türküleri
      Suçüstü yakalanırken en güzel umutların
      Gözlerini bir ihanet anında açmışlığın
      Ve yakmışlığın gecenin karanlığına en derin aydınlığını

      Hey Deniz Feneri!
      Parayla satın alınamayacak aşkların sevdalısı
      Çektiğin çileleri özenle saklıyorsun seyir defterinde
      Sarayburnu'nun dimdik ve yakışıklı delikanlısı…

      Gidiyorsun belki Deniz Feneri
      Sana 'kal' diyemem giderken
      Sevmek kadar ölmek de kader
      Ama giderken bile ışığın yol göstersin kayıp gemilere
      Gözlerin gökyüzünü aydınlığa bürüsün
      Ve sen ölsen bile bir gün
      Nâmın yürüsün
      Ve sen ölsen bile bir gün
      Nâmın yürüsün…

      Uğur Arslan

      Er Mektubu…

      O elinde tuttuğun zarf
      bir ihanet anında örülmüştür
      Ve zarfın içindeki kağıt
      er mektubudur görülmüştür
      Doğum günüm bu gün 3 Aralık
      Ve şafak karanlık
      Bu mektubu sana yazıyorum anne
      Dün sevdiğimle ayrıldık
      Son mektubuymuş bana yazdığı
      Bir daha yazmayacakmış
      Demek sevda ayrılığa bir ay dayanırmış
      Ve asker ocağında terkedilmek de varmış

      Bu mektubu sana yazıyorum anne
      Bu gün doğum günüm 3 Aralık
      Ve şafak karanlık

      3-5 nöbetindeydim dün gece
      Bir şarjörün boşluğunda içtim son sigaramı
      Ve yorgan gibi üstümü örttü kar siperde
      Sabaha karşı biraz içim geçmiş
      Hayalin gözümün önüne geldi anne
      Kızkardeşimi de verdiğinden beri sevdiğine
      Bir ben bir de sen kaldın geriye

      Üzülme anne üşümüyorum
      Bekliyorum elim tetikte
      Bekliyorum memleketi ve seni
      Ve artık beklemiyorum beni beklemeyen sevdiğimi
      Beklemiyorum yüreğimi ve aşkımı
      Soğuk siperde yalnız bırakan sevgiyi
      Ve bekliyorum anne elim tetikte
      Eğer girerse menzile vurup öldüreceğim
      Hem aşkı hem sevgiyi

      Geçen gece karakolu bastılar
      Kurşunlar yağmur gibi yağdı üzerimize
      Garip gelecek belki sana ama
      Ortalık bayram yeri gibi oldu anne
      Biliyormusun o an hiç korkmuyorsun
      Herkes kendini bir sipere atıyor
      Ve gecenin karanlığında kurşun yerine
      Işıl ışıl yıldızlar yağıyor sanki üzerimize
      Ve ölüm bile aklımıza gelmiyor anne
      Canlar canlar gidiyor
      Gidiyor canlar
      Ve kimbilir ne zaman bahar

      Uğur Arslan

      Gölgeli Adam

      Şehrin yakamozları
      Fakir bir yansımayla
      Denizin dalgaları arasında
      Saklambaç oynamaya başladı
      Kıyıda gölgeli bir adam
      Dalgaları tutmaya,
      Yakamozları bulmaya çalışıyor
      Ve ağlıyor
      Balıkçı motorları geçiyor açıktan
      O,gözyaşlarını saklıyor
      Ve belli etmiyor
      Yenilmişliğini son lodosa
      Ve hırpalanmışlığını gece yağmurlarında

      Kıyıda gölgeli bir adam
      Öylece duruyor…
      Bir sigara yakıyor gölgesinden gizli
      Ve nemden tutuşmayan kibriti
      Yüzünü aydınlatıyor
      Kimsenin göremediği
      Dönüp de bakılmayan
      Ve balıkçı ağlarına takılmayan
      Kıyıda gölgeli bir adam
      Öylece duruyor
      Ve gözleri seni soruyor

      Uğur Arslan

      Gözlerin

      Ve gözlerin aklıma gelir
      Ve sözlerin
      Gidişin gitmiyor gözümün önünden
      Ve izleri derin

      İlk değilsin bu senin bildiğin
      Ve yine biliyorsun sen en son sevdiğim

      Şimdi uzaklardasın
      Ben çamlar arasında bir hastane odasında
      Ciğerimde bir ince hastalık
      İçimde kapanmak bilmeyen bir yara
      Ve elimde sanki inadına bir sigara
      Biliyorum dönmeyeceksin
      Hatta arkana bile bakmaksızın
      Gün gelir belki bir yuva kurarsın
      Oğlun olursa benim adımı koyar mısın?

      Gittin
      Dağ gibi sevdamı devirip ardında
      Gittin
      Allahaısmarladık bile demedin
      Sazlar çalınır Çamlıca'nın bahçelerinde
      O şarkıyı bir daha hiç söyleyemedim
      Şimdi elimde bir bardak çay
      Ve dudağımda buruk tebessüm
      Kendi kendimi üzmemeye söz verdim
      Ve ben seni hayatımın bir musalla taşının
      en yakın yerinde sevdim

      Uğur Arslan

      Günahsız Aşk

      Zamansız gözlerini ufka dikişin var ya
      Beni benden edişin
      Hesap vermeden
      Sormadan
      Söylemeden sevişin
      Buğulu gözlerinde
      Bakışların beni bırakır gider ya
      Sadece
      Sadece sen yokken kendime gelişim
      Umulmadık bir yerinde hayatın
      Ciğerlerini söküp atarcasına
      Kalbindekileri haykıracakmış gibi
      Karşımda duruşun
      Ve bir kelime bile etmeden
      Çekip gidişin
      Ve susuşun var ya…

      Şakağıma dayanmış bir namlunun
      Tetiğini çekmeyişin
      Oluk oluk cana hayat veren kanı
      Şahdamarda kesişin
      Ve beni benden edişin
      En yaşanacak zamanında
      yaşanmamışlıkların
      Çekip gidişin
      Ve aşktan ölürken dahi
      Sevmiyorum deyişin
      Ve günahsız gidişin
      Beni günaha sokar ya…

      Uğur Arslan

      Kavuşursak Biteriz Biz

      Kavuşursak biteriz biz,
      Biz mutlu sonlar katiliyiz.
      Kavuşursak biteriz biz.
      Sevgiyle bakan gözleri kör ederiz.
      Herkesin bildiği bir aşk,
      Herkesin attığı bir imza
      Herkes gibi değiliz biz.
      Belki biraz serseri,
      Belki biraz deliyiz,
      Ama kavuşursak biteriz biz.
      Pervane böceğinin mum alevine sevdası
      Ateş böceğinin susuzluğuyuz biz
      Yanar ama su içmeyiz
      Etrafında döner, ateşle dansederiz.
      Bize kimseden zarar gelmez,
      Biz zararı ancak kendi kendimize veririz.
      Severiz, özleriz, aşktan ölsek kimseye söylemeyiz.
      Biz artık biz değiliz.
      Ruhlar kavuşur ve konuşur gökyüzünde bir yerde
      Ama bedenen kavuşursak biteriz biz.
      Melekler bize ağlar, biz halimize güleriz.
      Onu bilir, onu söyleriz,
      Kavuşursak biteriz biz.
      İki sınır ülkenin dikenli telleriyiz,
      Dokunursak kanar ellerimiz.
      Kimselere söylemez gizli gizli severiz
      Ama kavuşursak biteriz biz.
      Bir kor var içimizde yanan,
      Onu küllendiremeyiz.
      Görüşemeyiz, konuşamayız ve sevişemeyiz.
      Bir aşk var bizi biz yapan,
      Kavuşursak biteriz biz.
      Biz herkes gibi değiliz.
      İstadeğimiz zaman gelip,
      İstediğimizde gidemeyiz.
      Kahve içip, gülüp, konuşup, başbaşa yemek yiyemeyiz.
      Ne bir filmdeki mutlu son,
      Ne de göz yumulacak bir kaçamak değiliz biz.
      Sadece özlemle severiz,
      Ve kavuşursak biteriz biz.
      Sevda iki kişinin birbirine aşkı değil artık.
      Artık her aşk her ağızda sakız.
      Biz birbirimize aslında her aşıktan daha yakınız.
      Belki ayrı şehirlerdeyiz,
      Ama her gece aynı mehtapta buluşur,
      Yağmur yağarsa, çıkar,
      Aynı yağmurun altında ıslanırız.
      Bu aşkı ancak biz biliriz.
      Şiirleri güvercinlerin kulağına fısıldar,
      Mektupları suya yazarız.
      Biz belki ayrıyız,
      Ama her gün aynı geceyi sabahlarız.
      Melekler bize ağlar, biz halimize güleriz.
      Onu bilir onu söyleriz.
      Kavuşursak biteriz biz.

      Uğur Arslan

      Korkuyla Umut Arası

      Bilinmeyene yürümek garipti
      Hayat belki de
      Bilinmeyene yürümekten ibaretti
      Bir sonraki
      Atılıp atılamayacağı
      bilinmeyen bir adımın
      Götürüp götüremeyeceği
      bilinmeyen bir yolun
      Sonundaki bilinmeyenlerden
      oluşuyordu herşey
      Ve hiçbirşeyi önceden bilmek
      mümkün değildi
      Aslında yürütülmekti
      sonunu bilmeden yürümek
      cesur atılmalıydı adımlar
      korkuyla umut arasında
      Güneş açar
      ya da yağmur yağardı.
      Deprem ne zaman nereyi yıkar
      belli olmazdı
      En iyisi hazırlıklı olmaktı herşeye
      Umudu ve korkuyu elden bırakmadan…
      Kimin ne zaman, nerede, ne kadar olacağı
      belli olmadan.
      Önemli olan
      bir yerlerde olduğumuz sürece
      oranın hakkını vermek
      ve geride birşeyler bırakmaktı.
      Bir iş, bir eser ya da bir iyilik,
      Belki de kıyamet
      son iyilik yapıldıktan sonra kopacaktı.

      Uğur Arslan

      Metris

      Ben hep 17 yaşındayım
      Demir kapının her açılışında
      Her ayak sesinde içime sığmaz yüreğim
      Her türlüsünü tattım acının ve ızdırabın
      Yalnız seni özlerken kendimi yenemedim
      Çünkü; senden gayrısı haram
      Şu Metris'in önü bir uzun alan
      Bir tek seni sevdim gerisi yalan

      Cigara çekmedi canım hiç
      Çıkarken havalandırmaya
      Olmadı avluda atılmış voltam hiç
      Hele masmavi bir denize atılmış oltam
      Hiç mi hiç…
      İçerde bıraktım dünyayı
      Parmaklıklarla bölünmüş olarak
      Görmeye alışık gözleri
      Ve senin için yazdığım şiirleri, sözleri.
      Sana olan aşkımı
      Defterlere değil
      Metris'in duvarlarına yazdım
      Uykusuz geçen geceler akıllara zarar
      Kıramazdı beni duruşmada kırılan kalem
      Senin görüşlere gelmediğin kadar
      Şu Metris'in önü bir uzun alan
      Bir tek seni sevdim gerisi yalan
      Senin hasretindi hücreme dolan
      Yalnız seni sevdim gerisi yalan.

      Parmaklıkların elime bulaşan pası
      Havalandırmadan gelen hela ko0kusu
      Işık ve ufuksuz hücremde
      Gözlerim kuvvet kaybındaydı.
      Bir şişin ucundaydı ölüm korkusu
      Ve özgürlük kravatlıların avucundaydı

      Bir kazaydı gelişin
      Ya seni sevişim?
      Bir masaldı.
      17 yıl 15 gece
      Bir ranzaydı yattığım
      Bir de oturduğum masaydı

      Ben gençliğimin en tutkulu aşkını
      Kağıtlara değil
      Gönlümün en derin nağralarını
      Kalemle değil
      Tırnaklarımla
      Metris'in duvarlarına yazdım
      Ve kanayan ellerime tuz bastım

      Çok mektup yazdım sana
      Ama hiç yollamadım
      Ben sana olan mektuplarımı
      Metris'in duvarlarına yazdım
      Ve üzerine zarf değil
      Mapushane kapılarını kapattım

      Şimdi bir şey yok yanımda senden kalan
      Şu Metris'in önü bir uzun alan
      Benim sevdam gerçek
      Senin aşkın yalan
      Hücrem değil hasretinle yanarım
      Senin için hergün hergün ağlarım
      Kanım hep içime akar kanarım
      Beni anlamadın ona yanarım…..

      Uğur Arslan

      Namın Yürüsün

      hüzünlü bir kış günü başladı yolculuğum
      çocukluğum yıkık kentlerde
      ve kesme kaya caddeli ahşap evlerde geçti
      okuma yazmayı öğrendiğim gazetelerdeki terör sayfaları
      ve haliç tersanelerinde korsanlar
      evden çıkarken vedalaşırdı babalarla evlatlar
      her sokağın başında anaların isyanı dururdu
      ve günler kısa
      ama geceler uzun olurdu
      bir kurşun bir liraya
      ve bir hayat bir kurşuna malolur
      benim doğduğum yerlerde insanlar can evinden vurulurdu
      sen sarayburnunun dimdik delikanlısı
      yavuz zurhlısında deniz piyade eri
      yetmişikiye dört çakı gibi asker
      arkadaşının kaza kurşunu izini sırtında taşıyan
      ve giderken bıraktığı sevdiğini
      döndüğünde bulamıyan
      yakar mı bizi bu sevda?
      bir aşk delikanlıyı bozar mı?
      hadi kalk
      eski günlerde olduğu gibi
      karanlığa yine ışık yak
      arka bahçedeki mahalle kavgalarında
      kaşına sapan taşı geldiğinden beri
      hani kanına kanımı sürdüğüm o günden beri
      can dostum ve kan dostum
      ister kalbine gömdüğün sevdanın aşkın
      ister Allahın aşkına kalk
      bir ışık yak
      bir kor küşür yüreğimize
      savaşmak ne güzel bir şey uğrunda
      ve yeniden
      yeniden aşık olmak
      unutmadık o günleri
      sevdamız yüreğimizde gizli kalır
      ve mahallemizin kızına aşık olmak ayıp sayılırdı
      bir kıza aşık olmak bir de parkayı çıkarmak haramdı
      ve dünya dedikleri şey yalandı
      paranın geçmediği günler vardı gençliğimizde
      ve namerdin yıkamadığı mertliğimiz
      silah çekmek ve tesbih sallamak değildi delikanlılık
      tesbihi çekmek ve silahı saklamaktı
      yazık
      gün geldi nasıl da azaldık
      sonra üç kuruşa satılan arkadaşlıklar ve ucuz aşklar
      artık bizim işimiz değildi
      ah sarayburnunun dik ve yitik delikanlısı
      ne geçmişten yükselen ağıtlar anlıyor seni
      ne de geleceğe satılan aşklar
      gidiyorsun belki
      sana kal diyemem giderken
      sevmek kadar ölmek de kader
      ama giderken bile ışığın yol göstersin kayıp gemilere
      gözlerin gökyüzünü aydınlığa bürüsün
      ve sen ölsen bile bir gün
      namın yürüsün…

      Uğur Arslan

      Satılık Aşk

      Deniz gözleri
      Ebrulu bakışlı
      Sevdayı kendine esir eden
      Omuzu şallı kız.
      Söyle! Aşkını kaça sattın?
      Kaç kere görücüye çıktı
      Uzun saçların
      Kaç pazarlığa teslim oldun
      Söyle
      Kaç kere gerçekten aşık oldun
      Zaten herşey para olmuş
      Ve para pul
      Bir de sen aşkı satsan ne yazar.
      Çünkü para
      En kral delikanlıyı bile bozar

      Uğur Arslan

      Sen Ve Ben

      herkes dört gözle tatili beklerdi
      bense okulların açılmasını
      çünki seni görmek vardı koridorlarda
      ve bana güleceğib günü beklemek.

      ben okul bahçesindeki ağaca,başharflerimizi
      sen gönlüme sevdanın adını yazmıştın
      ben sırama isimlerimizi
      sen kalbime ilk aşkı yazmıştın.

      senden sonra sana yazdıgım şiirlerden
      haberin bile yok
      ve yağmur yüzüme vuruyor
      ve soğuk.

      okuldan sonra
      herdolma kalem,her lacivert kravat
      her beyaz gömlek ve yakalık
      ve her 12 aralık
      sen gelirsin aklıma
      çocukluk işte,belkide ilk AŞK
      belkide ilk delilik.

      seversin demiştin ya hani bundan sonrada
      inanki okadar kimseyi sevemedim
      ve o iki kelimeyi senden sonra kimseye
      ama kimseye söyleyemedim.

      belki hiç olmadın benim için
      belkide azdın
      ama olsun
      ben hep sana şiirler yazdım.

      ceketimi ve kravatımı saklıyorum hala
      birinin üzerinde tebeşir
      birinin üzerinde ayran lekesi
      ve SENİ SEVİYORUM HALA
      elmayıda, havayıda, suyuda

      ve bilmeni istemiyorum hala
      sana şiirler yazdığımı
      ve bilmeni istemiyorum bütün bunları
      çünki herşey böyleyken güzel
      en dokunulmamış,en yaşanmamış
      ve ne tadılmamış haliyle.

      bir sahilde elele dolaşılmamış
      ve bir kafede çay içilmemiş haliyle
      herşey
      böyleyken güzel belkide

      ama sen gönlüme sevadanın adını yazmıştın
      ben aşkına tutulmuş bir deli candım
      sen gönlüme sevdanın adını yazdın
      ben aşkına tutulmuş seni ararım.
      SENİ SEVİYORUM…………………………….

      Uğur Arslan

      Seni Yağmurdan Sonra Seveceğim

      Şimdi git..
      Say ki, seninle içinden sevda geçen bir türkü söylemedik.. Say ki, gece mektuplarını, en güzel aşk şiirlerini beraber ezberlemedik..
      Say ki, sevda trenini kaçırdığım durakta bir süre beraber beklemedik..
      Sen git..
      Ben gelemem bu yürekle..
      Ya da kal..
      Eylül yağmurlarını bekle..

      Seni yağmurdan sonra seveceğim..
      Saçlarıma ak düşmemiş halimle..
      Sen yaşlardayken..
      Onsekizimde, yirmimde..
      Seni yağmurdan sonra seveceğim..
      Kaldırımların ıslak ve temiz haliyle..
      Yaşlı yüzüm delikanlı yüreğimle..
      Seni yağmurdan sonra seveceğim..
      Aşksız geçen onca yılı yakacağım..
      Sevda alevinde kendi ellerimle…

      Şimdi git..
      Say ki, seninle sahildeki çardakta hiç dondurma yemedik..
      Say ki, oturup konuştuğun yaşlı ve yabancı bir adamdı..
      Ve sevdadan hiç söz etmedik..
      Say ki, hiç gülmedik..
      Aynı şeyleri sevmedik..
      Ve yağmurdan sonra beraber yürümedik..
      Seni yağmurdan sonra seveceğim..
      Kimse bilmeyecek, herkesten gizleyeceğim..
      Yağmurdan sonraki toprak kokusu olacak havada..
      Seninle gökkuşağının altından geçeceğim..
      Seni yağmurdan sonra seveceğim..
      Ve seni sevdiğimi kimseye söylemeyeceğim..
      Belki bu dünya gözüyle gördüğüm son yağmur olacak..
      Islak kaldırımlarda sırılsıklam yürüyeceğim..
      Ben seni yağmurdan sonra seveceğim..
      Ve bir gün ölürsem yeşil gözlerinde öleceğim…..

      Uğur Arslan

      Sultaniyegah Sirto

      Hayatın merdivenleri
      yüksek ve dardı çoğu zaman
      Kendinizi her salışınızda
      biraz daha aşağı iner
      Ve dibe hızla yaklaşırdınız
      İnmek çıkmaktan daha kolay olurdu
      Tıpkı yaşlanmanın
      genç kalmaktan kolay olduğu gibi
      Belki de hayat merdiven çıkmaktan
      ve merdiven inmekten ibaretti
      Bir yaşa kadar
      Büyük bir yaşam savaşıyla çıktığımız
      merdivenler bir yaştan sonra iniş oluverir
      Ve sizi ömrün bittiği yere yönlerdirirdi

      Son nefeste yanında olmak istediğimiz
      Belki ana belki evlat, belki de yardı
      Daha yapacağım çok şey vardı belki yarın
      Ama her şey buraya kadardı
      Ve ömür denilen şey deli gönüle dardı
      Seçme şansımız olsa seçerdik elbet
      Çünkü ölümün bile güzeli vardı.

      Uğur Arslan

      Urfalı

      urfanın etrafı dumanlı dağlar
      yüreğim yanıyor aney
      içerim ağlar
      urfanın etrafı dumanlı dağlar
      o dumanlar içimi kaplar
      gezme ceylan bu dağlarda
      seni vururlar
      seni vuran kurşun benim yüreğim dağlar
      ve sevdam karalar bağlar
      urfalı
      ayağı kabaralı kunduralı
      benim sevdiğim başkasının gelini
      bu değildir sevdamın bedeli
      ağa kızı paşa kızı
      beni hor mu görürsün
      kır atının üstünde gurbete mi yürürsün
      yakışmadı ihanet edişin
      yakışmadı ihanet edişin ve gidişin
      bir yiğidi bırakıyorsun ardında giderken
      yaralı bir yiğidi
      can çekişen kır at gibi
      bu yiğidi vurmalı
      keremi aslı yaktı
      beni de sen urfalı
      göresim gelir kör olduğumu ve ölesim
      dumanlı dağlarda vurasım gelir kendimi
      yada mecnun olasım
      ağa kızı paşa kızı
      ele gelin giderken bu yiğidi vurmalı
      ferhatı şirin yaktı
      beni de sen urfalı
      urfalı
      ayağı kabaralı kunduralı
      benim sevdiğim başkasının gelini
      bu değildir sevdamın bedeli
      ibrahimi yakan ateşler var içimde
      fıratın suyu az gelir
      urfanın etrafı dumanlı dağlar
      o dumanlar içimi kaplar
      durma ceylan bu dağlarda durma seni vururlar
      seni vuran kurşun benim yüreğim dağlar
      ve sevdam karalar bağlar
      yakışmadı ihanet edişin
      yakışmadı ihanet edişin ve gidişin
      bir yiğidi bırakıyorsun ardında giderken
      yaralı bir yiğidi
      keremi aslı yaktı beni de sen urfalı
      urfalı
      başında al duvağı
      ayağı kabaralı kunduralı
      gel vur gitmeden
      gitmeden bu yiğidi vurmalı
      ferhatı şirin yaktı
      beni de sen beni de sen urfalı

      Uğur Arslan

      Uyuyan Güzel

      Seni ikimizde seviyoruz anlaşılan,
      Birbirimize inat, kıyasıya
      Hiçbir rakip birbirine bu kadar yakın olmadı
      Seni seviyor olmam ama onu sevmiyor olamamam bu işin kötü yanı
      Seni ikimizde seviyoruz,
      Ben ikinizi de seviyorum.
      Onun beni sevip sevmediği bilmiyorum.

      O beyaz atlı prens,
      Bense bu masalı anlatan.
      Ya sen,
      Beyaz atlı prensin öptüğü uyuyan güzel mi,
      Yoksa bu masalı anlatan kişinin dizlerinde uyuyan güzel mi?

      Beyaz atlı prensin öptüğü uyuyan güzelsen uyan
      Çünkü masal böyle devam ediyor.
      Eğer masalı anlatan kişinin dizlerinde uyuyan güzelsen
      İster uyan, ister uyanma,
      Çünkü o seni her halinle seviyor.

      Uğur Arslan

      Yedi Zılgıt

      Yedi zılgıt tadında duydum acının ağıt yakışını.
      Gözyaşlarına gözümü yumdum
      Ölüm denilen şey ayrılık olsaydı susardım
      Ve bir gün
      Tekrar dönüşüne, gülüşüne susardım.

      Yedi zılgıt tadında duydum ölümü.
      Alnında hala lirası
      Ve boynunda yüz görümü

      Yedi zılgıt tadında sevdim ölümü.
      Ekmeği bölmeyi
      Azrail'e gülmeyi
      Ölmeyi
      Ve bir gün tekrar dirilmeyi
      Ölüme bile giderken
      Göğsüm dik, başım ilerde
      Ardımdan yedi zılgıt duymayı sevdim.

      Toprak damlarına yıldızlar yağar memleketimin.
      Dilek tutasın diye yıldızlar kayar
      Elazığ'ın camları Harput'a bakar
      Sadece kayısı değil,
      Malatya'dan delikanlı da çıkar
      Munzur'la dertleşir gençleri Tunceli'nin
      Kızlarıda ağıt yakar.
      Uzun hava Urfa'dan
      Türkücü Adıyaman'dan çıkar.

      Yedi zılgıt tadında sevdim memleketi.
      Yollara düşmeyi
      Karlı dağlardan geçmeyi
      Çeşmeden su içmeyi
      Kaybolmuş bir izin peşine düşmeyi
      Odun taşıyan analarla selamlaşmayı
      Çocuklarla gülüşmeyi sevdim.
      Beni memlekete gömün
      Doğarken memlekete gömülmeyi sevdim.

      Uğur Arslan

      Yollar

      I
      yollar
      yorgunum
      rüzgarli kasabanin çalisi
      çam kokulu daglarin rüzgarsiz yagmuru
      beni artik durdurun
      yorgunum
      on bes mayis doksan sekiz
      viran sehire bes kala

      II
      yollar
      yorgunum
      asfalt rengi bir çayin deminde ilerliyorum
      önümde yüzünü benden saklayan bir dag
      bitkin bir adam dikiz aynasinda
      tende biraz solgunum
      yorgunum
      yedi haziran erciyes hala yüzünü sakliyor

      III
      yollar
      yorgunum
      bir anne çigligi
      enkaz altindaki üç yavruya
      hastane koridorunda
      hinca hinç yigilmis cansiz bedenlere
      basmadan ilerliyorum
      acidan yorgunum
      ne olur beni durdurun
      17 agustosun ertesi
      sehir ölümü yorgan gibi örtünmüs

      IV
      yollar
      yorgunum
      gri renkli bir ülkeden dönüyorum geriye
      dönüsüm sebepsiz
      bekleyenin yoklugundan belki
      belki de yalnizligin soguklugundan
      yollar içimi isitiyor
      bende durmak yok
      beni bensiz durdurun
      durmazsam vurdurun
      sunu bilin ki yorgunum
      ondört nisan
      yagmurlu günün öksürüklü sabahi

      Uğur Arslan

0 yanıt dizini görüntüleniyor
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.