Ruhsal Rahatsızlıkları Tanıyalım (Depresyon)
Ruhen sağlıklı kişinin özelliği nedir diye sorsam herkes kendine göre bir cevap verecektir,mutlaka bir sürü özellik sağlıklı olmanın göstergesi olabilir.Ama iki özellik ruhsal yönden sağlıklı olduğumuzu gösterir.Öncelikle kendinizi bu iki kritere göre değerlendirin.bir “sevmek”, iki“çalışabilmek”…Eğer birisini sevebiliyorsanız(karşı cinsten birisi veya etrafınızdaki insanlar,dostlarınız) ve çalışıyorsanız yani iyi kötü bir işiniz varsa (yetişkin için para kazanabildiği gibi işler ve hobi olarak yaptığı işler,tabi bir öğrenci için ders çalışmak,bir çocuk için ise iş oyun oynamaktır, vb.) o zaman genel itibariyle psikolojik olarak sağlıklısınız,demektir.
Hayat o kadar değişken ki bir gün bir günü tutmamaktadır.Bir gün çok neşeli, bir gün çok umutsuz ve kederli olabilmektedir.Neden? Çünkü her gün yeniden yaratılırız,yeniden inşa oluruz,yeni olaylarla karşılaşırız,olayları her gün yeniden ve farklı değerlendiririz veya algılarız.Bunlardan dolayı her güne farklı bir duygu yoğunluğunda tepki verebiliriz.
Hayat öyle ilginç ruh hallerine gebe ki akşam ruhumuz dingin bir şekilde yatabilir sabah ise keder ve üzüntüyle kalkabiliriz,akşam sıkıntıdan ne yapacağımızı bilmeyiz ertesi gün ise insanlara destek veren bir psikolojik danışman olabiliriz….
Bu anlamda sizlere bundan sonraki süreçte ruhsal rahatsızlıkların tanıtımı ve başa çıkma yollarıyla ilgili bilgiler sunacağım.İnşallah faydalı paylaşımlar olur.Bugün hemen hemen bir insanın hayatı boyunca en az bir defa da olsa girebileceği bir ruhsal rahatsızlığı,depresyonu özetleyeceğim..Tabi sorularınız olursa da cevaplamaya çalışacağım…
Depresyon Nedir?
Kişide kalıtımsal, çevresel ya da hormonal bozukluklar sonrasında gelişen çökkünlük halidir. Aşağıdaki dokuz belirtiden en az beşinin (ilk iki belirtiden en az biri bulunmak üzere), en az iki hafta süresince, hemen her gün var olması durumudur:
Belirtiler
1-Hemen her gün ve günün büyük bir kısmında gözlenen çökkün bir duygu-durum hali ( kendini mutsuz,ağlamaklı,kederli hissetme hali).
2-Hemen her gün yaklaşık gün boyu süren tüm ya da çoğu etkinliğe karşı ilgi ve zevk almada azalma (daha önce keyif alınan işler,hobiler ve alışkanlıklardan artık hoşlanmama,mecburen yapma hali,(dünyayı verseler umurumda değil şeklinde bıkkınlık hisleri,bazı kişilerde cinsel isteksizlik ).
3-Diyet uygulanılmamasına karşın önemli derecede kilo kaybı ya da alımı ( bir ay içinde vücut ağırlığının %5 'inden fazlasının artması ya da azalması) ya da hemen her gün iştahta artma yada azalmanın olması.
4-Hemen her gün uykusuzluk ya da aşırır uyku hali.
5-Hemen her gün olağan beyinsel ve vücutsal işlevsellik,hareketlilik halinde azalma ya da huzursuzluk (oturmayı veya yatmayı yeğleme ya da sıkıntıdan yerinde duramama)
6-Hemen her gün halsizlik ,yorgunluk hisleri,daha önceki günler kadar enerjik hissetmeme.
7-Hemen her gün kendini değersiz hissetme,küçük görme,kendini beğenmeme,suçlu ya da günahkar hissetme hali.
8-Hemen her gün düşünme ya da konsantrasyon yeteneğinde azalma olması (konuşulanlara,okunan şeylere,izlenilen tv programlarına dikkatini verememe, söylenilenlerin bir kulaktan girip diğerinden çıkması gibi) ya da kararsızlık hali.
9-Tekrarlayan ölüm düşünceleri,intihar planları veya eylemlerinin varlığı.
Bir duygu-durum rahatsızlığıdır ve hemen her insan hayatında en az bir defa da olsa bu durumu yaşayabilir.Tabi bu rahatsızlığın çeşitleri de vardır. Her hasta aynı tipte ve yoğunlukta yaşamaz.Kişi ağlamaklı, neşesiz, sanki dünyayı sırtında taşıyor gibi bitkin, omuzları çökmüş bir görünümdedir. Başka kişilerin eğlenip güldüğü şeyler, onlarda aynı etkiyi oluşturmayabilir. Bazı durumlarda da kişiler bu durumda olduklarını kabul etmek istemezler ve bunu göstermezler. Bu durumda kişi vücutsal belirtiler (baş, karın, eklem vs. ağrıları, çarpıntı, nefes darlığı gibi kaygı durumları ya da cinsel bozukluk belirtileri) de gösterebilir. Atipik depresyon dediğimiz durumlarda ( klasik depresyondan farklı olarak aşırı uyku, kilo alma, uykuya dalma güçlüğü, sabah veya akşam mutluluk düzeyinde kötüleşmeler ) görülebilir. İstek ve ilgilerde azalma ve kayıplar başlangıçta bir takım şeyleri mecburen ve daha uzun sürede ,oflayıp,puflayarak yapmakla başlar. Hoşlanılarak yapılan etkinliklerde de azalma ve artık hiçbir şeyden zevk almama , hayattan soğuma ile sürer. Kişiler; çocukları, eşlerine karşı hiçbir şey hissetmezler . İntiharı tek çıkar yol olarak görebilirler. Geçmişin acı hatıraları daha çok hatırlanıp, ısrarla bunların akla gelip, kendini suçlama, geleceğe yönelik umutsuzluk, hiçbir şeyin daha iyi olmayacağı, hastalığının artacağı, ekonomik düzeninin bozulacağı , “ne olacak bu memleketin hali” şeklinde verimsiz kötümser düşünceler gözlenir. Kişilerde olumsuz ya da gerçekdışı değerlendirmeler görülebilir. Bir şeylerden yoksunluk, eksiklik düşünceleri, kendini yeterli görmeme, gerçeküstü boyutta kendini suçlama, ümitsizlik, kötümserlik, kendine kimsenin yardım edemeyeceği düşünceleri, ölüm ve intihar düşüncelerinin yineleyerek akla gelmesi fazla miktarda görülmektedir. Tedavi olmayan ya da yetersiz tedavi olan hastaların % 15 e ulaşan bir kısmında intihar görülebilmektedir(İntihar hastalığın uç noktada yaşandığı durumlarda görülmektedir).Uyku bozukluğu gece çok fazla miktarda uyanma ve sabah normalden erken uyanıp, bir daha uyuyamama ile karakterizedir.
Risk grubu
Boşanmış kişilerde en çok; bekar ya da evlilerde ise boşanmışlara oranla daha az görülür.Eşini yada çok sevdiği bir yakınını kaybedenlerde de fazla görülmektedir.bekar kadınlarda evlilere göre daha az depresyona rastlanır.erkeklerde ise tam tersi olmak üzere bekarlığa göre evlilikte daha az rastlanır.yoğun(majör) depresyon yaşayanların ailelerinde intihar ve alkolizme yüksek oranda rastlanmıştır. Yapılan bir çalışmada son beş yıl içinde en az altı ay süre ile işsiz kalan kişilerde 3 kat daha fazla depresyona rastlanmıştır. Major depresyonun erkekler için hayat boyu görülme olasılığı % 2-12 ; kadınlar için % 5-26 arasında bulunmuştur.
Depresyonun oluşumunda etkili olan kişisel özellikler
-Öfke ve nefretin, çevresindeki kişilerin kaybına yol açacağı düşüncesiyle onlara yönlendirilemeyip, kendisine yönlendirilmesi.
-Kişinin kendisi,çevresi ve gelecekten beklentileri,idealleri ile kendi gerçek durumu o kadar farklı, gerçekdışı ve orantısızdır ki , bu yüksek standartlara ulaşamamak kişide güçsüzlük ve yalnızlık düşünceleri ile depresyona yol açabilir.
-Kişinin süper egosu ( dış dünya,kurallar) o kadar kuvvetli ve baskındır ki sürekli kişiyi kısıtlayıp-suçlar, zevk verici ,rahatlatıcı etkinliklerden alı koyup, adeta işkence eder.
-Kişinin çevresindekiler ondan o kadar çok şey beklemektedir ki ,kişinin bu beklentileri karşılaması olanaksızdır. Bu da zayıflık ve çaresizlik düşüncelerinin gelişip, depresyona gidişe yol açabilir.
-Kişinin küçüklüğünden itibaren sevip, saygı ve gurur duyacağı, ondan da destek ve sıcaklık göreceği, benzemek istediği, imrendiği, idealize ettiği düzeyde bir kişi (baba, anne, öğretmen ,akraba vs) yoktur. Bu da kişiliğin gelişimini olumsuz yönde etkiler ve kendine güven kaybı ve depresyona yol açabilir.
-Çocuklukta anne-baba ayrılığı ya da kaybı, stresli koşullar karşısında yeterli desteği bulamayıp, yanlış ya da yetersiz başa çıkma mekanizmaları geliştirmesine, bu da ileri dönemde depresyona zemin hazırlayabilir.
– Sahip olunan kişilik yapıları da depresyon gelişiminde etkilidir. Obsesif-kompulsif ,bağımlı, histrionik ve sınırda (borderline) kişilik bozukluğu gösterenlerde depresyona eğilim daha yüksektir.
– Ayrıca çok rastladığım bir durumdur çok fazla arabesk dinleyenlerde de depresif bir ruh hali oluşabilmektedir.
Hangi olaylar sonrası depresyon görülebilmektedir?
En çok rastladığım depresyon vaka’larında kişi hayatın anlamını yitirmiştir.Hayatın belli bir anlamı olmayınca kişi kısır bir döngüye girmekte ve sorunlar artmakta umutsuzluk duygusu ve keder kişiyi sarmalamakta; kişi “anlamsız bir hayatta yaşamanın anlamının” olmadığını düşünerek daha kötü bir ruh haline bürünmektedir.
Daha çok ilk depresyonun ortaya çıkmasında çevresel streslerin önemi vardır. Özellikle 11 yaş öncesi anne ya da baba kaybı olan kişilerde sonraki yıllarda depresyon daha sık görülmektedir. Sonraki yıllarda depresyon oluşturucu çevresel etkenler arasında en çok eş kaybı gelmektedir.
Depresyon nasıl seyreden bir rahatsızlıktır?
Depresif bir hastalık atağı yaşayan kişilerin en az %50 si bu atağı tekrar yaşarlar.2 ve üstündeki sıklıklarda yaşandığında ,izleyen 3 yıl içinde tekrar rahatsızlanma riski %70’lere çıkmaktadır. 1 yılın sonunda majör depresyon vakalarının % 40’ının iyileştiği, % 20 sinin çok hafif yakınmaları olup, depresyonlarının şiddetinin azaldığı, %40 vakada ise majör depresyonun sürdüğü gözlenmiştir.
Majör depresyonda kalıtımın rolü
Genel nüfusla kıyaslandığında birinci derece yakınlarındaki risk 1.5-3 kat daha yüksek bulunmuştur. Gene yetişkin birinci derece yakınlarda alkol bağımlılığı riski yüksek bulunmuştur. Depresyonlu ailelerin çocuklarında, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğuna rastlanma riski de daha yüksektir.
Tedavisiz geçmez mi?
Depresyon tedavi edilmediğinde ortalama 7-14 ay sürmektedir. Tekrar etmeme halinin yaşam boyu şansı % 25 ten azdır. Tedavi ile rahatsızlık 2-4 ay sürmektedir.
Tedavi nasıl olmaktadır?
Tedavi ilaç tedavisi yanında dinamik psikoterapi (kişinin geçmiş yaşam öyküsünün alınıp , şimdiki sorunların kökenleri ve amaçlarını,kişinin zorluklar karşısındaki savunma mekanizmalarını ve depresif temel düşünce biçimlerinin saptanıp,düzeltilmesine çalışılması) ile mümkündür. Bu tedavinin haftada bir gün (50 dakikalık bir seans) şeklinde en az 10 seans olmak üzere uygulanması gerekmektedir.
Tedavi ne kadar sürdürülmelidir ?
Antidepresif tedavinin(ilaç tedavisi) en az 6 ay sürdürülmesi uygundur. Erken kesildiğinde (daha iyi hissedilmesi, ekonomik nedenler ,yan etkiler vs. nedeniyle) en riskli dönemin ilk 4-8 hafta olduğu ama sonrasında da erken kesim halinde riskin yüksek olduğu saptanmıştır.
Zannedildiği gibi ilaçlar kalıcı bir etki bırakmamakta var olan yan etkilere kişi zamanla alışmakta ve ilaç kesildikten sonra yan etkiler tamamıyla ortadan kalkmaktadır.
Depresyon neden önemlidir?
Majör depresyon hastalarının % 15 kadarı intihar ederek hayatlarına son vermektedir. Hastanede yatan diyabet,kanser,kalp hastalıkları,felç gibi rahatsızlıkları olan kişilerin % 25 inde majör depresyon görülmektedir. Depresyon kişilerin mesleki başarısını düşürmekte ve iş kayıplarına ; cinsel bozukluklara yol açarak evlilik sorunlarına; kişinin durumun etkisinden kurtulmak, kendini rahatlatmak için alkol ve uyuşturucu maddelere yönelmesi sonucu trafik kazaları, kavga ve suça yönelme görülebilmekte ,ruh sağlıkları bozuk çocuklar ve sonuçta ruh sağlığı bozuk bir toplum olmamıza yol açmaktadır.
Belirtiler sizde veya tanıdığınız kişilerde mevcutsa zaman geçirmeden bir psikiyatri uzmanına giderek ne olduğunu ve ne düzeyde olduğunu tespit etmek gerekir.Uzmanın önerdiği ilaca başlanmalı,daha sonra bir psikolog/psikolojik danışmanla sorunlarınızı paylaşmanız ve birlikte çözüm aramanız gerekmektedir.Bazı türlerde ve başlangıç düzeyindeki depresyonlarda ilaç kullanılmayabilir,psikolojik danışma alması da yeterli olabilir.Depresyonda En etkili psikolojik danışma modeli bilişsel psikoterapidir.