Önemli Antik Kentler
Cevap: Önemli Antik Kentler
Iasos: Söke-Milas yolundan ayrilan 18 km.lik bir yolla ulasilan Kiyikislacik beldesindedir.
Italyan uzmanlar tarafindan 1960 yilindan bu yana kazi ve onarim çalismalari sürdürülmektedir.
Argos'tan gelen koloniciler tarafindan kuruldugu söylenir. Kent tanrilari Apollo ve Artemis’tir. Helenistik dönemde önem kazanmistir.
Denize dogru uzayan bir yarimadanin berzahinda ve üzerinde kurulmus olan Iasos'un yapilari arasinda oldukça iyi korunmus durumdaki Tiyatro, Bazilika, Roma Agorasi, Bouleuterion, Artemis ve Imparator Commodus'a ithaf edilen Stoa (M.S. 2. yüzyil), Demeter ve Kore kutsal alani, çesitli dönemlerden kalan kale ve sur duvarlari, Gymnasion, su yollari ve kentin konut dokusuna iliskin kalintilar yer alir.
Aspendos: Antalya-Alanya arasinda, Antalya’ya 45 km. uzaklikta Köprüçay (Eurymedon) Nehri’nin yaninda kurulmus olan Aspendos, tiyatrosuyla dünyaca taninmaktadir.
Sehrin Truva Savasi’ndan sonra Pamphylia’ya gelen Argive kolonicileri tarafindan kuruldugu söylenir. Aspendos eski çaglarda politik bir güç olarak önemli rol oynamamistir ve kolonilesme döneminden sonra bir süre Likya egemenligi altinda kalmistir. Büyük Iskender Perge’yi ele geçirdikten sonra M.Ö. 333’te Aspendos’a girmis, Iskender’in ölümünden M.Ö. 133’e kadar Pergamum Kralligi’nin eline geçmistir. Aspendos diger Pamphylia sehirleri gibi en parlak dönemine M.S. 2.-3. yüzyillarda ulasmis ve yapilarin büyük bölümü bu çagda yapilmistir. 13. yüzyilin basindan itibaren, Aspendos, Selçuklu Türklerinin yerlesimlerinin izlerini tasimaya baslar. Özellikle I. Alaeddin Keykubat’in hükümdarligi sirasinda tiyatro, Selçuklu tarzinda zarif çinilerle süslenmis ve saray olarak kullanilmistir.
Kente gelen yolun sonunda en görkemli ve en eksiksiz Roma tiyatrosu örnegi ile karsilasilir (M.S. 2. yüzyil). Caeva yarim daire seklindedir ve genis bir diazoma ile ikiye bölünmüstür. Yukarda 21, asagida 20 oturma sirasi vardir. Tiyatronun 10.000 – 12.000 kisilik oturma kapasitesine sahip oldugu söylenebilir. Son yillarda düzenlenen etkinliklerde tiyatroya 20.000 seyircinin alinabildigi görülmüstür. Aspendos’un baslica diger kalintilari tiyatronun batisinda yeralan Akropolisin yukarisindadir. Tiyatronun yanindan baslayan bir patikadan ulasilan Akropoliste karsilasilan ilk yapi, 27×105 metre ölçülerindeki Bazilikadir. Bazilikanin güneyinde agora vardir. Agoranin kuzeyinde, bugün sadece ön duvari ayakta duran Nymphaeum ve onun arkasinda bir Bouleterion ya da Odeon olarak kullanilan bir yapi daha bulunmaktadir. Aspendos’un gözden kaçirilmamasi gereken bir diger kalintisi da su kemerleridir. Su, kaynagindan 15 metre yüksekligindeki kemerlerin üzerinde, oyulmus tas bloklardan olusan bir kanal araciligiyla sehre getirilirdi.
Anavarza: Roma Imparatorlugu döneminde Caesarea ad Anabarsum olarak anilan yer, Adana Ili Kozan Ilçesi'nin 28 km. güneyindedir. Antik sehir duvarlarinin hemen disina kurulmus küçük köyün ismi Dilekkaya’dir.
Kentin Roma Imparatorluk Devri öncesi tarihi hakkinda hemen hemen hiçbir bilgimiz yoktur. Anavarza Roma Imparatorluk Devrinin ilk iki yüzyili boyunca büyük bir varlik göstermemistir. M.S. 204-205 yillarinda Kilikya, Isauria ve Likaonia eyaletlerinin metropolisi olmustur. 525 yilindaki büyük depremden zarar gören kent Imparator Iustinianus tarafindan onartilarak Iustiniopolis adini almistir.
Anavarza' da; 1500 metre uzunlugunda 20 burçlu sur, dört giris, sütunlu yol, hamam ve kilise kalintisi vardir. Sur disindaki tiyatro ve stadyum, su yollari, kaya mezarlari; kentin batisindaki nekropolleri yararak açilmis olan antik yol; korunmus havuzlu mozaikler (M.S. 3. yy.a ait deniz tanriçasi Thetis mozaigi), Adana bölgesinde tek örnek olan 3 girisli zafer taki ve ovanin ortasinda bir ada gibi yükselen tepe üzerindeki Orta Çag kalesi önemli eserlerdir. Kuzey-güney sütunlu cadde üç gözlü takla baslar. Anavarza'nin geçmiste karsilastigi birçok deprem yüzünden, zafer taki ancak kismen günümüze gelebilmistir.
Anavarza’da hâlen bir kazi ve onarim çalismasi yapilmamaktadir.
Side: Eski Pamphylia’nin en genis limani olan Side, Antalya-Alanya yolunun 70. km’sinde denize dogru kuzey-güney yönünde uzanan küçük bir yarim adanin üzerinde kurulmustur.
Side, 1947’den beri Türk uzmanlar tarafindan kazilmistir. Halen kazi yapilmamakta, ancak, sütunlu cadde, büyük hamam, liman hamami ve tiyatroda onarim çalismalari sürdürülmektedir.
Bati Anadolu’daki Aeolia’da bulunan Kyme’den göçenler tarafindan kurulmustur. Büyük olasilikla, bu kolonilesme M.Ö. 7. yüzyilda olmustur. Side, karada ve deniz tarafinda güçlü surlara sahip olmasina ragmen M.S. 333’te herhangi bir savasa girmeden Büyük Iskender’e teslim oldu. Iskender’in ölümünden sonra, uzunca bir süre Ptolemaic ve Seleucid Imparatorluklarinin egemenligi altinda kalmistir. Roma yönetiminde, özellikle ikinci ve üçüncü yüzyillarda bölge valisinin ve idarî personelinin merkezî bir metropol hâline gelen Side, ikinci bir altin çag yasamistir.
Karadan ve denizden gelen tehlikelere karsi korunmak için Side, dört taraftan yüksek surlarla çevrilmistir. Deniz surlari oldukça degisiklige ugramistir. Buna karsin kara surlari ve bu surlarin kulelerinin tümü ayaktadir. Sütunlu ana cadde kuzeydogu kapisindan baslar ve neredeyse tamamen düz bir çizgi halinde yarimadanin bati ucu boyunca uzanir. Bugün büyük bir bölümü modern yerlesmenin altinda kalan bu cadde boyunca sehrin baslica resmi binalari ve meydanlari yer alir. Sehir surlarinin disinda Nymphaeum, ana caddenin kenarinda ise Agora yer alir. Agoranin güneybati kösesindeki kubbeli yapi, sehrin latrinasi olarak hizmet vermistir. Bu agora; güney kenari boyunca uzanan bir cadde ile ikinci agoraya, devlet agorasina baglanir. Günümüzde müze olarak kullanilan agoranin hamami M.S. 5. yüzyila ait bes mekânli bir Bizans yapisidir. Tiyatro, plâni ve yapi tipi ile Anadolu’da mevcut bulunan tek örnektir. M.S. 2. yüzyilda Helenistik temeller üzerine insa edilmistir. 16-17 bin kisilik kapasiteye sahip olan bu tiyatro Pamphylia bölgesinin en büyük tiyatrosudur. Side’de bulunan Apollon ve Athena tapinaklari, M.S. 2. yüzyilin ortalarinda yapilmistir. M.S. 5. yüzyilda bu tapinaklarin önünde genis bir bazilika insa edilmis ve tapinaklar bazilikanin atriumunun (avlusunun) içine alinmistir. Apollo Tapinagi’nin restorasyon çalismalari tamamlanmistir. M.S. 3. yüzyilda yapilan Büyük Hamam ve Liman Hamami, bugünkü yeni dokunun arasinda kalmistir.
Side’de sehir surlarinin disinda nekropol alanlari yer alir. Nekropollerde, kare basit oyuklar, lâhitler ya da yapi niteliginde bir çok mezar yapisi görülebilir.
Pergamon: Izmir ili, Bergama ilçe merkezindedir.
1878-1886 yillarinda Carl Humann baskanliginda ilk kazi çalismalari yapilmis, 1900- 1913 yillarinda W. Dörpfeld ve H. Hepding, 1927-1936 yillarinda Theodor Wiegand çalismalari sürdürmüstür. 1957 yilindan bu yana Alman uzmanlar tarafindan kazi, onarim ve çevre düzenleme çalismalari devam ettirilmektedir.
M.Ö. 6. yüzyildan beri varligi bilinen Pergamon M.Ö. 3. ve 2. yüzyillarda Helenistik Dönemin özellikle kültürel bakimdan en parlak merkezlerinden biri oldu. M.Ö. 133'de Pergamon Kralligi sona erdi ve kent Roma hakimiyetine girdi. Kent Bizans döneminde de önemini yitirmedi ve yeni bir duvarla çevrildi. 14. yüzyilda Türk topraklarina katildi.
Pergamon bir tepe üzerinde konumlanmis Akropol ve Orta sehirle, Selinus Çayi’nin batisinda ve güneyinde konumlanmis Roma Dönemi Stadiumu, Amfitiyatrosu ve Tiyatrosu ile Serapis Tapinagi’ndan olusmustur. Akropolde Heroon (M.Ö. 2. yüzyil), Athena Kutsal Alani, Athena Tapinagi (M.Ö. 2. yüzyil), Attalos I ve Eumenes II'nin saraylari, M.S. 2. yüzyilda insa edilmis ve günümüzde kismen onarilmis olan Trajaneum, Tiyatro (M.Ö. 3. yüzyil), Dionysus Tapinagi, Zeus Altari, Agora (M.Ö. 3. yüzyil) bulunur. Orta sehirde ise Hera Tapinagi ve Kutsal Alani, Demeter Kutsal Alani, Üst Gymnasion ve Alt Gymnasion gibi yapilar yer almaktadir.
Aizanoi: Kütahya sehir merkezine 57 km. uzaklikta Çavdarhisar ilçesindedir.
Aizanoi 1824 yilinda Avrupali gezginlerce yeniden kesfedilmis ve 1830/40'li yillarda incelenmis ve tanimlanmistir. 1926 yilinda M. Schede ve D. Krecker baskanliginda Alman Arkeoloji Enstitüsünün kazilari baslamistir. 1970’te tekrar baslayan çalismalar hâlen sürdürülmektedir.
Antik dönemde Penkalas denilen Kocaçay'in her iki yakasinda, Aizanoi'den günümüze kalan yapi kalintilarinin büyük bir kismi Roma Imparatorluk Dönemi eserleridir. Antik dönemde iki yakayi birbirine baglayan dört köprüden ikisi bugün bile geçise hizmet etmektedir. Zeus Tapinagi’nin yapimina M.S. 2. yüzyilin 2. çeyreginde baslanmistir. Yapinin altindaki alt yapinin daha önceki arastirmalarda Aizanoi'de Meter Steunene adiyla tapinilan Anadolu'nun Tanriça Kybele'sinin kült yeri oldugu düsünülmektedir. Agora (M.S. 2. yüzyil), önünde sütunlu avlusu ve zengin süslemeleri bulunan bir hamam (M.S. 2. yüzyil) diger yapilar arasinda yer almaktadir. Aizanoi'deki Stadion-tiyatro kombinasyonunun benzeri yoktur. Sehrin ne kadar büyük oldugu, onu çevreleyen Nekropollerin büyüklügünden anlasilmaktadir. Nekropollerde çok çesitli mezar tipleri görülmektedir; çok sayida lâhitler, Frigya ve Aizanoi bölgesi için tipik olan kapi biçimli mezar taslari bunlar arasindadir (M.S. 2. yüzyil).
Lagina: Mugla ili, Yatagan ilçesi, Turgut beldesindedir.
1990'li yillardan itibaren Konya, Selçuk Üniversitesi uzmanlari tarafindan kazi ve onarim etkinlikleri sürdürülmektedir.
Son yapilan arastirmalar Eski Tunç Çagindan (M.Ö. 3000) günümüze kadar kesintisiz bir iskân bulundugunu göstermektedir. Seleukos Krallari büyük imar çalismalari ile Lagina Kutsal Alanini dini merkez ve buraya 11 km. uzaklikta bulunan Stratonikea Kentini bölgenin siyasî merkezi yapmislardir.
Lagina Kutsal Alaninda Proplylon (Anitsal Giris Kapisi), bu kapiya baglanan kutsal yol, Altar, Peribolos (kutsal alani çevreleyen duvar), Dorik Stoalar ve Hekate Tapinagi vardir.
Çatalhöyük: Çatalhöyük, Konya'nin Çumra ilçesi sinirlarinda olup, ilçenin 10 km. dogusunda yer almaktadir.
Çatalhöyük 1958 yilinda J. Mellaart tarafindan kesfedilmis, 1961-1963 ve 1965 yillarinda kazisi yapilmistir. Çatalhöyük'te 1996 yilina kadar kazi yapilmamis; bu yildan itibaren Ingiliz Arkeoloji Enstitüsü tarafindan Ian Hodder baskanliginda kazilara devam edilmistir.
Yüksek tepenin bati yamacinda yapilan arastirmalar neticesinde, 13 yapi kati açiga çikarilmistir. En erken yerlesim kati ise M.Ö. 5500 yillarina tarihlenmektedir. Çatalhöyük'teki yerlesimin, yani sehirciligin en iyi bilinen dönemi 7. ve 11. katlardadir. Evlerin duvarlari birbirine bitisiktir; bu nedenle sehirde sokaklar mevcut degildir. Çatalhöyük'te duvar resimleri en erken 10. en geç 11. tabakada bulunmustur. En güzel ve gelismisleri ise 7. ve 5. tabakalara aittir. Bu resimler paleolitik insanin magara duvarlarina yaptigi resimlerin bir gelenek olarak devamidir ve inanç olarak avin bereketi için yapilmislardir. Çatalhöyük kazisinda ele geçen heykelcikler bize ana tanriça kültürünün (tapinma) baslangici ve zamanin inançlari hakkinda özgün bilgiler vermektedir. Pismis toprak ve tastan yapilmis bu heykelcikler 5 ila 15 cm. arasinda degisen büyüklüktedir.
Aphrodisias: Aydin ili, Karacasu ilçesi sinirlari içerisinde ve Geyre Köyü yakininda bulunmaktadir.
Ilk kazilar 1904-5 yillarinda Fransiz uzmanlar tarafindan yapildi. 1937 yilinda Italyan uzmanlar tarafindan gerçeklestirilen kisa süreli bir kazidan sonra 1961 yilindan bu yana önce Kenan Erim, onun ölümünden sonra ise Amerikali uzmanlar tarafindan kazi ve onarim çalismalari sürdürülmektedir.
Aphrodisisas'in adi M.Ö. 2. yüzyildan itibaren çesitli belge ve olaylarda geçmektedir. Kent M.S. 1. yüzyil'da gerek din gerekse sanat alaninda önemli bir konuma geldi. Hristiyanligin yayilmasina karsin, olasilikla Afrodit kültünün çok popüler olmasi nedeniyle, pagan kültürünün uzun süre devam etmesini sagladi.
Kent, Geç Roma çaginda insa edilen 3,5 km. uzunlugunda olan surlarla çevrilidir. Önemli yapilar arasinda 10.000 kisilik kapasitesi olan Tiyatro (M.S. 2. yüzyil), Tiyatro Hamamlari, 30.000 kisilik kapasitesi olan Stadion, Tetrapylon (M.S. 2. yüzyil), 5. yüzyildan sonra Bazilikaya çevrilen Afrodit Tapinagi, 1700 kisilik kapasitesi olan Odeon, Agora ve bir kutsal alan olan Sebasteion bulunmaktadir. Aphrodisias bu yapilarin yani sira eski çaglarin en önemli heykeltiraslik okulu olarak da bilinmektedir. Bugüne degin sürdürülen kazilarda çok sayida yapit ortaya çikmistir.