Kış Hastalıkları Hakkında…

1 yanıt dizini görüntüleniyor
  • Yazar
    Yazılar
    • #43409
      demmet
      Katılımcı

      Kış hastalıkları

      Üst solunum yolu enfeksiyonları tehlikeli mi? Zatürreenin ilk belirtileri neler? Nane limon içmek işe yarıyor mu? Bitki çayı içmenin faydası var mı? Soğuk algınlığı ile grip karışırsa ne olur? Zatürree için risk grubunda mısınız? Grip aşısı ne zaman yapılmalı? Tavuk suyu çorbanın mucizesi nedir? Her kış hasta olmaktan bıkanlar, bu dosya tam size göre…

      İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, Prof. Dr. Küçükusta, son günlerde tüm yurdu etkisi altına alan soğuk hava ve karın hastalıkları da beraberinde getirdiğine dikkat çekerek, şunları söyledi:
      ''Soğuk hava, kar ve yağmura maruz kalanlarda çok sık rastlanan bir rahatsızlık, soğuk ürtikeri ya da kurdeşendir. Bu durum, soğuk hava dışında soğuk cisimlerle temas veya soğuk yiyecek ve içeceklerle de ortaya çıkabilir. Nedeni, soğuğun etkisiyle derideki mast hücrelerinden histamin salgılanmasıdır.''

      Soğuk ürtikerinin, daha çok soğukla doğrudan teması olan yüz ve ellerde dakikalar içinde ortaya çıktığına işaret eden Prof. Dr. Küçükusta, sözlerini şöyle sürdürdü:
      ''Bunlar, şiddetli kaşıntıya neden olan kızarıklık ve kabarmalar şeklinde görülür. Soğuk suda yüzerken olduğu gibi vücudun büyük kısmının soğuğa maruz kalması durumunda tansiyon düşüklüğü, bayılma ve ölüme kadar gidebilen yaygın reaksiyonlar da gelişebilir.

      Soğuk ürtikeri, daha çok 15-30 yaş arasındaki gençlerde görülen bir rahatsızlıktır. Genellikle 5-10 yıl sürdükten sonra kendiliğinden geçer, ancak bazı kişilerde ömür boyu da devam edebilir. Hastaların yüzde 90'ında soğuk ürtikerinin nedeni belli değildir. Yüzde 10 hastada ise neden, kanda bulunan 'kriyoglobülin' ismi verilen ve soğukta çökelme gösteren proteinlerdir. Bu proteinler, mikroplazma ve mononükleozis gibi bazı enfeksiyonlarda, lupus, romatoid artrit gibi oto-immun hastalıklarda ve bazı lösemi ile lenfomalarda ortaya çıkarlar. Soğuk ürtikerinin sağlam insanlara kan nakli ile geçebileceği de ileri sürülmüştür.''

      AİLESEL SOĞUK ÜRTİKERİ
      Prof. Dr. Küçükusta, soğuk ürtikerinin çok ender olarak bazı ailelerde görülen bir formu da olduğunu anlatarak, şunları kaydetti:
      ''Buna 'ailesel soğuk ürtikeri' ismi verilir. Bu hastalık çok küçük yaşlarda belirti verir ve tüm ömür boyu devam eder. Ürtiker bunlarda soğuğa maruz kalındıktan hemen sonra değil, 1-5 saat geçtikten sonra gelişir. Oluşan kabarıklıklar da kaşıntılı olmaktan çok ağrı ve yanmaya yol açar. Bir atak genellikle 1-2 gün sürer ve çoğu zaman ateş, titreme, eklem ağrıları, baş dönmesi, baş ağrısı, bulantı gibi şikayetlerle birliktedir.''

      Soğuk ürtikerinin klinik bulgularının çok tipik olduğunu da ifade eden Prof. Dr. Küçükusta, kesin tanı için ''buz-küp testi'' uygulandığını, bir buz küpü veya 0-4 derece soğukluğundaki cismin deriye 4-5 dakika süreyle temas ettirildiği testte, derinin daha sonra ısıtılmasını takiben o kısmın kızarıp şişmesi ile tanının kesinleştirilmiş olduğunu vurguladı.

      TEDAVİ…
      Hastalığın tedavisine de değinen Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, soğuk ürtikeri olanların ani ısı değişikliklerine karşı çok dikkatli davranmaları gerektiğini söyledi.

      Prof. Dr. Küçükusta, ''Soğuk havada yüz bir atkı ile kapatılmalı, eldiven, yün çorap, bot veya çizme giyilmeli. Bu kişiler, soğuk havada efor yapmaktan özellikle kaçınmalı. Tedavide antihistaminiklerden yararlanılır. Duyarlı kişilerin, soğuğa maruz kalacakları zaman önceden antihistaminik ilaç almaları gerekir. Çok duyarlı olan hastaların, iklimi daha sıcak olan yerlere taşınmaları önerilir'' dedi.

      Elleri yıkamak önemli

      Kış aylarının derdi üst solunum yolu hastalıkları… Öldürmeyen ama süründüren, solunumla dokunmayla bulaşıp; yaşamı zehir eden öksürükler, aksırıklar… Uzmanlara göre kolayca yayılan enfeksiyonlardan korunabilmek için nefes almama gibi bir seçeneğimiz yok. Ama en azından ellerimizi sık sık yıkayabiliriz.

      Marmara Üniversitesi Nöroloji Enstitüsü Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Alev Üneri üst solunum yolu enfeksiyonlarının kış mevsiminde artış göstermesinin en büyük nedenini insanların kapalı mekanlarda bir arada olmasına bağlıyor. Üneri'ye göre herkesin bir arada olması, enfeksiyonu olan bir kişinin diğerlerine de enfeksiyonu bulaştırmasına neden oluyor. Ayrıca havalandırmaları ve toplu taşıma araçlarının daha sık kullanılmasını da enfeksiyonları yayan diğer nedenler arasında sıralayan Üneri sorularımızı yanıtladı;

      Üst solunum yolu enfeksiyonları için risk grupları kimlerdir?
      Kişisel faktörler çok önemli. Bünyede doğuştan gelen özellikler varsa, alerjik yapı, ya da anatomik bir takım özellikler. Mesela burun kemiğinde eğrilik, devamlı ağızdan nefes alıp vermek gibi… Bunlar enfeksiyona yakalanmayı kolaylaştırır. Bozuk uyku, yemek düzeni enfeksiyonlarına yakalanmada önemli. Bir de stres faktörü var. Yani, stresli kişiler, diğer kişilere göre daha sık enfeksiyonlara yakalanabiliyor.

      Korunma yolları neler?
      Düzgün yaşam, iyi beslenme, iyi dinlenme, spor yapma. Bir de el yıkama. Üst solunum enfeksiyonlarının hep solunum yoluyla bulaştığı düşünülür ama el yıkamak da enfeksiyonlardan korunmakta çok önemli.

      Tavuk suyunun iyi geldiği söylenir?
      Bizim yayınlarda özellikle balgam söktürücü olarak tavuk suyu geçer. İlk karşılaştığımda bana da çok şaşırtıcı gelmişti. Bir kaç şekilde etkili olduğu düşünülüyor. Birincisi, içindeki bir takım maddelerin öksürük şuruplarındaki balgam sökücü ile aynı olduğu. İkincisi ise tuzlu ve sıvı veriyorsunuz hastaya. İçindeki bir takım mineraller, eklem ağırlığınızın ve kırıklıklarınızın geçmesine neden oluyor. Sonuçta ben hastalarıma günde en az bir kupa tavuk suyu öneriyorum. Limonlu ve biberli, tavuğun herhangi bir yerinden kaynatılarak. İlla çorba haline getirmek de şart değil, düz olarak da içilebilir.

      Erişkinlerdeki boğaz enfeksiyonları neden olur?
      Bir yığın hastalık boğaz enfeksiyonu zannedilir. Mesela kronik faranjit var. Erişkinlerde özellikle mide sorunları, kronik boğaz yangılarına sebep olabilir. Mideyle yemek borusu arasındaki kapakçıkta bir gevşeklik olması gibi özel bir rahatsızlık var. Reflü bile akciğerlere kadar gidip kronik öksürüklere neden olabiliyor. Ağız kokularına neden olabiliyor. Ve siz ateşiniz olmadan da devamlı boğaz ağrısı, kırıklık, antibiyotik alıyorsunuz, düzeliyor gibi oluyor. Bir iki gün sonra tekrar boğazınız ağrıyor. Halbuki altındaki sorun farklı. Antibiyotik aldığınız zaman ona iyi geliyor. Ama esas sorun başka.

      Sinüzit sık mı görülür?
      Eğer, doğuştan gelen anatomik bir yatkınlığımız varsa, burun kemiğimiz eğriyse, burun içindeki dokular biraz iriyse, alerjiniz varsa, sigara içiyorsanız, genel durumunuz düşükse, atlattığınız sinüzitlerden birini atlatamayıp, bilinen sinüzit enfeksiyonu haline dönebilirsiniz. Çocuklarda sinüzit ağrı yapmaz, genellikle iyileşmeyen öksürükle kendini gösterir. Bronşit zannedilir. Antibiyotik verilir. Antibiyotik süresi de kısa tutulduğu için, 5 gün, 1 hafta, iyileşir gibi olur. Arkadan tekrar öksürük başlar. Bir ay, bir buçuk ay öksürür çocuk. Başka hiçbir belirti yok. Bir de anne dikkatliyse, sabah ağız kokusu fark eder. Bu şekilde ortaya çıkabilir. İlla başağrısı yapması şart değil. Devamlı geniz akıntısı, kokulu akıntı, renkli balgam, devamlı öksürük, sinüzitin belirtilerindendir.

      Sinüzitin tedavi yöntemi nedir?
      Cerrahi alternatiften önce medikal tedavi düşünülmeli… Sinüzitte antibiyotik tedavisi uzundur. 10-15 gün, hatta 20 gün süreyle antibiyotik kullanılması gerekir. Eğer eminseniz, tomografi çektiyseniz, enfeksiyonu görüyorsunuz, 20 gün süreyle antibiyotik kullanılması gerekir.

      Kat kat giyinin

      Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı ve Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Galip Ekuklu, ''Hava sıcaklığındaki ani düşüşler, vücut direncini kırarak grip ve soğuk algınlığına yakalanmayı kolaylaştırıyor'' dedi.

      Doç. Dr. Ekuklu, Türkiye'de havanın çok soğuduğunu, bu nedenle sağlığa daha çok özen gösterilmesi gerektiğini söyledi. Özellikle bebeklerin, çocukların, kronik üst solunum yolu rahatsızlığı olanların ve yaşlıların sağlığına dikkat etmesi gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Ekuklu, şöyle konuştu:
      ''Hava sıcaklığındaki ani düşüşler, vücut direncini kırarak grip ve soğuk algınlığına yakalanmayı kolaylaştırıyor. Kış mevsiminde vücut direncini artırmak için, beslenmeye dikkat edilmesi gerekir. Tüketilen su miktarı artırılmalı. Özellikle bebeklere anne sütü verilmesi ve annelerin bu yöndeki teşvik edilmesi çok önemli. Bol bol sebze, meyve ve C vitamini almaya çalışılmalı. Limon, greyfurt, portakal ve domates tüketimine çok önem verilmeli.''

      Tek kat yerine ince birkaç kaç giyinmenin soğuktan korunmada önemli olduğunu ifade eden Doç. Dr. Galip Ekuklu, böylece vücut ısısının dışarı çıkmasının önleneceğini ve soğuk havanın içeriye giremeyeceğini söyledi. Soğuk havada dışarı çıkıldığında özellikle ayakların ve başın sıcak tutulması gerektiğini belirten Doç. Dr. Ekuklu, böylelikle solunum yolları enfeksiyonu, sinüzit ve yüz felci gibi hastalıklardan korunulabileceğini bildirdi.

      Solunum yolu hastalıklarının önlenmesi için ortamın sık sık havalandırılması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Ekuklu, bu tür hastalığı olan kimselerin, ağızlarını maske ve tülbentle kapatması gerektiğini söyledi. Akciğer, kalp, tansiyon ve astım rahatsızlığı olanları, hava kirliliğinin yoğun olduğu saatlerde dışarı çıkmamaları konusunda uyaran Doç. Dr. Ekuklu, bu saatlerde dışarıya çıkmak zorunda kalanların da çok fazla efor gerektiren işler yapmamaya dikkat etmesi gerektiğini kaydetti.
      (AA)

      Kış güneşini kaçırmayın

      Uzmanlara göre, sıcacık yaz günlerinden sonra kışın soğuğuna adapte olabilmek için olağanüstü bir çabaya girişen, dengeleri altüst olan vücudumuz destek bekliyor. Yorgun bedene saldırıya geçen kış hastalıklarına dur demenin yolu ise 'kış güneşi'nden, 'binbirdelik otu'ndan 'ekinezya'dan, 'üşümemek ve terlememek'ten geçiyor.

      Kış hastalıkları sizi durdurmadan siz onları durdurun. İşin uzmanı doktorlar kışın en çok görülen hastalıklardan korunma yollarına işaret ederken tedavisi için nasıl bir yol izlemeniz gerektiğini de anlattılar. Prof. Dr. Zeki Karagülle yıllardır mevsimsel hastalıklar üzerine araştırmalar yapıyor ve size kışın bünyenizi nasıl güçlendirebileceğinizin formülünü verdi. Prof. Dr. Selim Bodur, gribe karşı etkin savaş yollarını gösterdi. Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, çocuk ölümlerinin başlıca nedeni olan zatürreenin tedavisi konusunda en yeni bilgileri anlattı. Ve kışın ağrılardan yakınanlar için romatizma ve tutulmalarla baş etme kılavuzunu, Prof. Dr. Cihan Uras sizin için hazırladı. Bu dizi hiç hastalanmadan sağlıklı bir kış geçirmeniz için…

      İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeki Karagülle mevsimlerin vücut üzerindeki etkileri üzerine çalışmaları ile tanınıyor. Kışı hiç hastalanmadan geçirmenin ipuçlarını ortaya koyan Prof. Dr. Karagülle soğuklardan korunmak için öncelikle “su terapisi” öneriyor. “Sabahları ılık, akşamları sıcak duş ile vücudunuzu soğuklara alıştırın” diyor. Prof. Dr. Karagülle, hafta sonları hamama gidenlerin daha az hastalandığının araştırmalarla kanıtlandığına dikkat çekiyor ve sağlıklı bir kış geçirmenin ipuçlarını formüle ediyor. Karagülle, “Her gün 15 dakika kış güneşinden yararlanın, kışın daha fazla C vitamini alın, sarımsak yiyin, ekinezya ile bünyenizi kuvvetlendirin” diye bir dizi öneride bulunurken kış hastalıklarıyla ilgili soruları da yanıtladı:

      Kışın neden vücudumuz hastalıklara daha açık olur?
      İnsan organizması kış aylarında soğuğa adapte olmak için zorlandığından yorulur. Bu yorgunluk bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur. Kardiyo vasküler sistem, solunum sistemi ve genel olarak metabolizma bu uyum sırasında çok daha fazla yüklenir. Kış aylarında kapalı ortamlarda bulunmak da, bulaşıcı hastalıklara zemin hazırladığı için daha çok hastalık görülür.

      Soğuk hava başlı başına bir hastalık nedeni midir?
      Soğuğa maruz kalmaya bağlı direkt hastalıklar vardır donma gibi. Ama bunun dışındaki soğuk algınlığı, grip, zatürree gibi hastalıklar direkt soğuk nedeniyle ortaya çıkmazlar. Hastalığı yapan soğuk değildir virüsler ve bakterilerdir. Soğuk havayı solumak, solunum yollarını zedeleyebilir ancak hastalık yapmaz. Yani bilinenin aksine kışın dondurma yemek, soğukta yürümek gibi nedenlerle hastalanılmaz, grip olunmaz hatta soğuk algınlığı bile bu nedenlerden olmaz.

      Kış hastalıkları neler?
      Üst solunum yolu enfeksiyonları, grip, soğuk algınlığı, zatürree kesinlikle kış aylarında daha fazla görülür. Nezlenin yanı sıra burun etrafındaki sinüs adı verilen boşlukların iltihaplanması yani sinüzit, yutak iltihabı farenjit, bademciklerin iltihabı tonsillit, gırtlağın ve ses tellerinin iltihabı larenjit, orta kulak iltihabı otit, ana nefes borusunun iltihabı trakeit, bronşların iltihaplanması bronşit, astım ve akciğer dokusunun iltihabı zatürree de sonbahar ve kış mevsiminde ortaya çıkabilecek hastalıklardandır. Ayrıca mevsimsel depresyonlar ortaya çıkar. Bu arada düşük sıcaklık ve nem romatizmal ağrıları artırır. Bazı mide hastalıkları kış aylarında depreşir.

      Kış hastalıkları için riskli grubu kimler oluşturuyor?
      Evinde sigara içilenler, özellikle de bebekler başta soğuk algınlığı olmak üzere kış hastalıklarına karşı daha dirençsizdir. 65 yaşından büyükler, astım ve diğer kronik solunum sistemi hastalığı olanlar, kronik kalp ve dolaşım sistemi hastalığı olanlar, diyabet gibi kronik hastalıkları olanlar, kapalı ortamlarda bulunanlar dengeli beslenmeyenler ve özellikle de stresli işlerde çalışanlar riskli grubu oluşturur.

      Vücudumuzu güçlendirmek için neler öneriyorsunuz?
      Vücudun soğuğa uyumunu kolaylaştırmak gerekli. Dışarıda soğuğa maruz kalmaları azaltmamız lazım. Ancak bunu yaparken hiç dışarı çıkmama anlaşılmasın. Kış güneşi önemlidir. Gün içinde en az dakikalık sürelerle el ve yüzün kış güneşinden yararlanmasını sağlamak gerekli. D vitamini sentezi önemlidir. Bağışıklık sistemini güçlendirir.

      C vitamini alarak kışın bünyemizi güçlendirebilir miyiz, neler yemeliyiz?
      Soğuğa karşı vücudun dayanıklılığını artırmak için kışın daha fazla C vitamini tüketilir. Vücudumuzu C vitamini yönünden desteklersek bağışıklık sistemini güçlendirebiliriz. Kışın bol bol sebze meyve yemek önemlidir. Kışın yağlar ve karbonhidratlara olan ihtiyaç da artar. Bu konuda dikkatli olmak gerekir. Ayrıca kışın sarımsak tüketiminin artması bağışıklık sisteminin güçlenmesi anlamında yararlıdır. Bunların dışında mentol, okaliptus, gibi doğal anti bakteriyallere ağırlık vermek önemlidir. Nane ve limon özellikle soğuk algınlıklarında son derece önemlidir. Kış depresyonuna karşı da binbir delik otu yararlıdır, sinir sistemini destekleyici etkisi olur.

      Nasıl giyinmemizi öneriyorsunuz?
      Kışın izolasyonu sağlayıcı kıyafetler seçilmeli. Ayak, el ve başın iyi korunması gerekir çünkü en çok ısı kaybı vücudun uç bölgelerinden olur. Ayrıca kış geçene kadar da standart giyimimizi bozmamamız gerekir. Hava ısısına göre kıyafetleri çok inceltmek de çok doğru değil. Ne çok kalın ne de çok ince giyinilmeli. Üşümemek ve terlememek için katlı kıyafet seçmek yerinde olur. Kış ayları spor yapmaya engel değildir. Ancak bütün yıl hiç spor yapmayan biri kışın kayak yapacağım diye tutturursa hem kalp damar sistemi hem de kas sistemi zorlanır, en azından sakatlıklar olur. Uygun kıyafet seçimi ile bol ısınma hareketinden sonra kışın spor yapılabilir.

      Kışı hiç hastalanmadan sağlıklı geçirmenin yolları nelerdir?
      Vücudun uyumunu sağlamaktır. Ben bunun için hidroterapinin son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Araştırmalar hidroterapi uygulayan kişilerin bağışıklık sisteminin güçlendiğini böylece daha az hastalandığını göstermiştir. Hidroterapi kavramı içine kaplıcalar ya da evde yapacağınız duşlar da girebilir. Ancak bir hafta sonu kaplıcaya girerek bu etkiyi sağlayamazsınız. Dört hafta süreyle her hafta sonu gitmeniz gerekir. Termal destekten yararlanmak için ancak belli bir zaman dilimi içinde tekrarlanan uyarılar olması gerekir. Hamama ya da saunaya gidilecekse iki günde bir ya da 4 ile 6 hafta sonu devamlı süreyle gidilmesi gereklidir. Güne başlarken alırsak ılık, gün bitiminde de sıcak su ile 20 dakika duş almak yine vücudun soğuğa karşı uyumunu kolaylaştıracaktır. 35 derecenin altındaki sıcaklıklar uyarıcı, 35 derecenin üzerindekiler termal yani yatıştırıcı etki gösterirler.

      Rahat bir kış nasıl geçirilir?

      İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, tüm yurdu etkisi altına alan soğuk havaların özellikle akciğer hastalarını etkilediğini vurgulayarak, astım ve KOAH gibi akciğer hastalarının rahat bir kış geçirmek için çok gerekli olmadıkça soğuk, yağmurlu, karlı ve rüzgarlı havalarda sokağa çıkmamalarını önerdi.

      Prof. Dr. Küçükusta, tüm yurdu etkisine alan soğuk havalara dikkat çekerek, soğuk havadan en çok etkilenen ve hastanelerin acil servislerine giden kişilerin akciğer hastaları olduğunu söyledi.

      ''Astım, KOAH gibi hastalığı olanları en çok rahatsız eden şey, havanın soğuk ve kuru olmasıdır. Soğuk hava, bronşları daraltarak öksürük, hırıltı ve nefes darlığına neden olur'' diyen Prof. Dr. Küçükusta, ayrıca kışın ev, işyeri gibi kapalı mekanların havasının da ısıtmaya ve pencerelerin kapalı tutulmasına bağlı olarak daha kuru olmasının da, bronşların daralmasına ve salgıların kurumasına yol açtığını bildirdi.

      Prof. Dr. Küçükusta, insanlar kışın zamanlarının neredeyse tamamına yakınını kapalı mekanlarda geçirdikleri için, bu ortamların havasının kirliliği ve alerjenlerle daha yoğun karşılaşmalarının da astım krizlerini tetikleyen önemli bir neden olduğunu dile getirerek, kışın en çok rahatsızlık yaratan alerjenlerin ise ev akarları, evcil hayvanlar ve küf mantarları olduğunu kaydetti.

      Bu alerjenlerin ev ortamında yılın her mevsiminde bulunduğunu, ancak kış aylarında söz konusu alerjenlerin miktarlarında önemli artışlar meydana geldiğine işaret eden Prof. Dr. Küçükusta, sözlerine şöyle devam etti:
      ''Kış aylarındaki astım krizlerinin ve KOAH ataklarının diğer önemli bir nedeni de, grip, soğuk algınlığı gibi viral ve bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlardır. Çünkü soğuk havaya maruz kalınması, solunum yollarında mikroplarla savaşma gücü azalır. Solunum yollarına ulaşan mikroplar, akciğerlere yerleşerek, bronşit atakları ve zatürree gibi hastalıklara neden olurlar.''

      Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, akciğer hastalarının rahat bir kış geçirmeleri için dikkat etmeleri gerekenlere ilişkin de şunları kaydetti:
      ''Astım ve KOAH gibi akciğer hastaları, rahat bir kış geçirmeleri için çok gerekli olmadıkça soğuk, yağmurlu, karlı ve rüzgarlı havalarda sokağa çıkmamalı, dışarı çıkması gerekenler çok kalın tek giysi yerine, daha sıcak tutan kat kat giyinmeyi tercih etmeli, dışarıda dolaşırken, ağız ve burun önüne bir kaşkol tutularak solunan havanın ısıtılması ve nemlenmesi sağlanmalı, soğuk havada astım krizine girenler de sokağa çıkmadan 15-20 dakika önce nefes açıcı spreylerini kullanmalıdır.

      Astımlılar için ideal ısınma sistemi kaloriferdir. Katalitik ve borusuz sobalar uygun ısınma araçları değildir. Odun ve kömür sobalarının tütmemesi için gerekli önlemler alınmalıdır. Evde gazla çalışan ısınma, yemek pişirme araçlarından gaz kaçağı olup olmadığı kontrol ettirilmelidir. Ev düzenli olarak temizlenmeli, duvardan duvara halılar, özellikle de beton üzerinde bulunanlar kaldırılmalıdır. Yatak takımları haftada bir sıcak su ile yıkanmalı, yatak ve şilteler özel kılıflarla kaplanmalıdır. Kuştüyü yastık kullanılmamalıdır. Yatak odasında kumaş kaplı mobilya (koltuk, kanepe, sandalye) olmamalıdır. Kedi, köpek gibi hayvanlar mümkünse ev dışında beslenmeli ve kesinlikle yatak odasına alınmamalıdır. Hayvan, haftada bir yıkanarak barındırdığı alerjenler azaltılmalıdır. Evde sigara içilmemelidir. Gripten korunmak için her yıl Ekim-Kasım aylarında grip aşısı yaptırılmalıdır. Grip ve diğer solunum yolları salgınları sırasında, zorunlu olmadıkça toplum içine girilmemelidir.''

      Çocuk ve yaşlılara özel bakım şart!

      Bağışıklık sistemi zayıf olan küçük çocuklar ve yaşlılar, içinde bulunduğumuz bu mevsimde, enfeksiyon tehdidi altında. Hastalıklardan korunmaları için grip aşısının yanı sıra; sağlıklı beslenmelerine, sigara içilen ortamlardan uzak durmalarına ve hasta kişilerle aynı ortamlara girmemelerine özen göstermek gerekiyor.

      Sonbahar mevsimiyle birlikte, giderek düşen sıcaklıklar, kalabalıklaşan ortamlar daha sık hastalanmamız anlamına geliyor. Sadece ABD'de her yıl 500 milyon kişi, üst solunum yolu enfeksiyonuna yakalanıyor. Bunların ancak yarısı doktora başvurabiliyor. Tedavi maliyeti ise, yılda 7 milyon doları buluyor. Hastalanmamız ya da hastalanmamamız ise, bağışıklık sistemi olarak da bilinen immün sistem ile yakından ilgili. İmmün sistem, birçok hastalıktan koruyan ve vücutta yayılmış olarak bulunan bir savunma mekanizması. Temel görevi ise, vücudu potansiyel zararlı maddelere karşı korumak. Ama bu öylesine önemli bir görev ki, bu sistem olmasaydı, yaşamak mümkün olmayacaktı.

      Çevremiz mikrop dolu
      Dış çevremiz çok çeşitli zararlı maddelerle ve mikroplarla dolu. Hatta, bu mikroplardan bazıları deride, bağırsaklarda, ağızda bile bulunuyor. Ancak, biz sürekli olarak enfeksiyon hastalıklarına yakalanmıyoruz. Vücudumuzda, sürekli kanser hücreleri oluşurken, her insan kansere yakalanmıyor. Çünkü bu hücreler bir şekilde yok ediliyor. Bunu gerçekleştiren de vücudumuzun immün sistemi ve savaşçı hücreleri. Bağışıklık sistemi zayıflayan kişiler, gribe de, soğuk algınlığına da, enfeksiyonlara da çok daha sık yakalanıyorlar.

      İki türlü bağışıklık var
      Metropolitan Florence Nightingale Hastanesi'nden Hematoloji – Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Coşkun Tecimer, insanda iki türlü bağışıklık olduğunu söylüyor. Birincisi; doğal bağışıklık diye bilinen, doğduğumuz andan itibaren oluşan savunma sistemi. Örneğin; deriyi, mide asidini, gözyaşını ve burundaki mukus tabakasını bunlar arasında saymak mümkün. Potansiyel zararlı maddeler vücudun bu dış bariyerlerini geçtikleri taktirde, doğal bağışıklık sisteminin diğer elemanları bunları yok etmeye çalışıyor. Bunlar; akyuvarlar, kan proteinleri ve vücudun değişik kimyasal maddeleri ki, iltihaplanma dediğimiz olay aslında vücudu zararlı maddelere karşı koruyan ve bunların çevreyle ilişkisini keserek, onu hapseden bir savunma sistemi. Prof. Dr. Tecimer, işte tam da bu noktada, doğal bağışıklığın yanı sıra, kazanılmış bağışıklığın da devreye girmesinden söz ediyor.

      Hafıza sistemi
      Prof. Dr. Tecimer, immün sistemin çalışma aşamalarını şöyle anlatıyor: “Kazanılmış bağışıklık, vücut 'antijen' denilen maddelerle karşılaştığında ortaya çıkar. Antijenler; genelde protein yapısında olan ve hücrelerin, bakterilerin, virüslerin, mantarların, toksik ve kimyasal yabancı maddelerin yüzeyinde bulunan büyük moleküllerdir. Vücut, bunlarla karşılaştığında iki türlü yanıt verir: Birincisi hücresel bağışıklık dediğimiz durumdur. Burada T lenfositleri denilen bir çeşit akyuvarlar rol alır. Bunlar antijenleri tanır ve doğrudan ona saldırır. Bu hücreler bağışıklık sisteminin belleğini oluşturur. Bir daha aynı maddeyle karşılaştığında, onu yok etmesi daha kolaydır. İkinci tür kazanılmış bağışıklık ise; hümoral bağışıklıktır. Bunda B tipi lenfositler rol alır ve antijenle karşılaştığında antikor denilen protein yapısında maddeler üretir. Bu antikorlar antijenlerle birleşerek, onların yok edilmesini kolaylaştırır.

      Herkesle sarılıp öpüşme

      Sonbaharda pusuda bekleyen hastalıklar grubu bulaşmak için; tokalaşma, öpüşme, aynı havluyu, bardağı kullanma, toplu taşıma araçlarına binme gibi koşulları kolluyor. Sosyal yaşam; grip, soğuk algınlığı gibi hastalıklara adeta davetiye çıkarıyor. Peki ne yapmalı da, bu hastalıklardan korunmalı?…

      Ani ısı değişikliklerinin yaşandığı sonbahar mevsimi, solunum yolu hastalıklarına yol açan virüslerle karşı karşıya geldiğimiz bir dönemin başlangıcı. Bu hastalıklardan korunmak için yapmamız gerekenler listesinin başında ise, hasta kişilerle tokalaşmamak ve öpüşmemek geliyor. Yani; yakın temastan korunmak şart. Ama sosyal ortam, okullar, seyahatler, kalabalık toplu taşıma araçları yakın temastan kaçınmaya pek izin vermiyor.

      Pek çok çeşidi var
      Çağlayan Florence Nightingale Hastanesi, Göğüs Hastalıkları Bölümü'nde görev yapan Doç. Dr. Firuz Çelikoğlu, sözlerine sonbaharda hastalığa yol açan solunum yolları virüslerinin çok fazla çeşidi olduğunu belirterek başladı. Bu virüslerin başında, rhinovirüs'ler, koronavirüs'ler ve adenovirüs'ler geliyor. Bunlardan sadece rhinovirüsler'in kendi içinde 100'den fazla türü var. Bu sebeple, sonbahar hastalıklarının çok fazla etkeni olduğunu söylemek mümkün. Ani ısı değişikliklerinin yaşandığı sonbaharda; vücut dengesi alt üst oluyor, bağışıklık sistemi zayıf düşüyor. Bundan da en çok, dış ortamla sürekli temas halindeki üst solunum yollarımız etkileniyor. Sonbaharda serinleyen hava, üst solunum yollarında virüs enfeksiyonlarının ortaya çıkmasını kolaylaştırıyor. Genellikle nezle, grip veya soğuk algınlığı olarak adlandırılan bu sağlık sorunları; burunda akıntı, genzin yanması, boğazda ağrı ve kuru öksürük ile kendisini gösteriyor. Bazen kırıklık, hafif ateş, eklem ağrıları ile genel sağlık durumunu da bozabiliyor.

      Kalemden bile bulaşabilir
      Sonbahar hastalıkları, küçük çocuklarda daha çok görülüyor. Erkek çocuklar, kızlara oranla daha hassas. Doç. Dr. Firuz Çelikoğlu; kalabalık ortamların, pasif sigara içiminin, alkolün, allerjik bünyenin, stres ve hava kirliliğinin risk faktörleri arasında başı çektiğini vurguladı. Çelikoğlu, A vitamini eksikliğinin de hastalık riskini artırdığını ve anne sütü almamış bebeklerin çocukluk döneminde yüksek risk altında olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Hastalık, ani olarak burun akıntısı, hapşırma, burun tıkanıklığı ve boğaz ağrısı gibi belirtilerle başlıyor. Virüsler hasta kişinin hapşırması, öksürmesi sırasında havaya karışıyor. Sağlıklı kişiler de bu virüsleri burun veya gözleri aracılığıyla alabiliyor. Virüsler; tokalaşma sırasında ve hatta virüsün bulaştığı kalem, gözlük, mendil ve havlu gibi eşyalardan bulaşabiliyor. Vücut direnci düşük olan kişilerde ve çocuklarda, bu hastalıklar; orta kulak iltihabı, sinüzit, bronşit ve zatürree gibi hastalıklara da yol açabiliyor.”

      Kendi kendinize ilaç almayın
      Doç. Dr. Çelikoğlu, sonbaharda sıklıkla görülen solunum yolu hastalıklarına özgü yaklaşımımızı ve bilinç düzeyini şöyle açıkladı: “Üzücü bir gerçek var ki, toplumda çok sayıda bireyi ilgilendiren ve hafif hastalıklar olarak tanımlanan sağlık sorunları ne yazık ki önemsenmiyor. Bu durumu, çoğunlukla normal yaşamın bir parçası olarak kabul ediyorlar. Hatta öyle ki; daha çok Aspirin veya benzeri ilaçlar ile kendi kendilerini tedavi etme eğilimindeler. Burada özellikle, akciğer ve solunum sistemindeki iltihapları hazırlayıcı etkenlerin, basit hastalık olarak kabul edildiğini vurgulamak istiyorum. Oysa hiç de böyle değil… Daha önceden akciğer problemi olmayan insanlarda bile büyük bir sağlık sorunu oluşturabilen bu olay, kronik kalp ve akciğer hastalığı olan kişilerde gerçek bir felakettir.”

    • #49139
      gurkansinel
      Katılımcı

      paylaşım için teşekkürler… kış geliyo hastalıklar ve sümüklüler artacak  ;D

1 yanıt dizini görüntüleniyor
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.