Ceviz Kabuğu’na konuk olan ünlü tarihçi Prof. İlber Ortaylı, Türkiye’nin geleceğini büyük bir umutla Avrupa’ya bağlamasının çok yanlış olduğunu söyledi. Hulki Cevizoğlu’nun sorularını cevaplayan Prof. Ortaylı, “20 yıl sonra AB’nin ekonomik durumunun ne olacağı, nasıl olacağı belli değil” diye konuştu.
CEVİZ KABUĞU’NUN BU HAFTAKİ KONUĞU PROF. ORTAYLI İDİ
AB’ye yeni girenler büyük pişmanlık yaşıyor
Prof. Ortaylı: Fransızların bir sözü var. Çok ses çıkaranlara bidon derler. AB konusundaki sözlerin çoğu bidon konuşmalardır
Usta gazeteci Hulki Cevizoğlu’nun hazırlayıp sunduğu Ceviz Kabuğu programında bu hafta “Türkiye’nin bugünkü çalkantılı yıllarının sırrı, Osmanlı’nın 19. Yüzyıldaki çalkantılı yıllarında mı gizli” sorusu tartışıldı. Yaklaşık 4 saat süren programın stüdyo konuğu Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi ve Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Prof. İlber Ortaylı idi. Ortaylı, Türk modernleşme tarihinin nihai hedefi olarak gösterilen AB sürecinin toplumda yanlış anlaşıldığını söyledi. “Biz Türkler, AB ülkelerini ve üniversitelerini hep farklı değerlendiririz. Hep efsanelerle anarız. Ancak oradaki ülkelere gidildiğinde ciddi bir hayal kırıklığı yaşanıyor” diyen Prof. Ortaylı şunları söyledi:
Avrupa yanlış anlatılıyor
“Çünkü farklı bir tabloyla karşı karşıya kalınıyor orda yaşayan insanların her Allah’ın günü Mozart dinleyen, herkesin aşırı kültürlü olduğu bir toplumsal yapı var olduğu sanılıyor. Çünkü bu yönden insanlarımız dolduruluyor. AB istatistiklerine bakılmıyor. Meyhane kültürüyle, beyinlerini konuşturmadan işkembeden AB ülkeleri değerlendiriliyor… Fransızların bir sözü var. Çok ses çıkaranlara bidon derler. AB konusundaki sözlerin çoğu boştur, bidon konuşmalardır. Ortaylı, Türk insanının, Avrupa Birliği’ne girildiği andan itibaren bütün sorunlarından kurtulacağı şeklinde yanlış bir bakış açısına yönlendirildiğine de işaret etti. Ortaylı, AB’ye yeni giren birçok ülkenin büyük pişmanlık içinde olduğunu belirtti.
Cevizoğlu: Türkiye’nin AB sürecindeki kazanımlar ve kayıpları nelerdir?
O kadar ileri değiller
Ortaylı: Avrupa’ya çok büyük umutlarla bakılıyor. Ancak ortada o kadar ileri bir Avrupa yok. 20 yıl sonra AB’nin ekonomik durumunun ne olacağı nasıl olacağı belli değil. Yunanistan AB’ye girdiği zaman destek verildi. Ancak Türkiye için yardımdan söz edilmiyor ve adamlar vermeyeceklerini belirti. Diyorlar ki bir takım avantajlar var. Ancak adamlar en baştan kestirip atıyorlar. Serbest dolaşım hakkı olmayacak. Bakın dünyanın en kıymetli şeyi nüfustur. Ve en önemlisi de genç nüfustur. Bütün ülkeler nüfusunu genç tutmaya çalışıyorlar… Bizim girmeyi düşündüğümüz AB topluluğu yaşlı nüfusa sahip bir topluluk. AB’ye girmeye çalışırken bu noktaya dikkat edilmeli, ince hesaplar yapılmalıdır… Daha iyi düşünmek lazım. Israrcı olunmaması lazım… İktisadi durumu ve nüfus yapısı iyi irdelenmeli.
Bu bir budalalıktır
Prof. Ortaylı, bir başka tehlikeye de işaret etti. Ünlü tarihçi, AB’nin Türkiye’nin ismini bile değiştirme düşüncesi içinde olduğunu savundu ve ekledi ve “Bu bir budalalıktır” dedi. Ortaylı, “Türkiyeli diye adını bile değiştirmek istiyor… Budalalık bu. Eğitim sistemine, üniversitelerine karışacak adam. Avrupa üniversiteleri çöküntü içinde; bütün eksiklerine rağmen Türk üniversiteleri bir çok Avrupa üniversitesinden iyi durumda. Bir çok insan AB’yi kurtuluş olarak görüyor ancak kendi işimize bakmalıyız” ifadelerini kullandı.
Cevizoğlu: AB diplomatları size bunları vermeyeceklerini açık açık söylüyor. Ancak bizim politikacılar anlamamakta ısrar ediyorlar; bizim politikacıların derdi ne?
İşine gelirse girersin
Ortaylı: AB temsilcileri bir kere diplomat değiller. Bunlar AB bürolarının memurları. Hatta bazıları dangalakça konuşuyor. Yanlış anlıyor, yanlış anlatıyor olayları. AB denilen oluşumun ABD kadar güçlü olmadığı bilinmelidir. Olaylara Enver Paşa mantığıyla bakılmamalı. “Dışarıda kalırsak yok oluruz”; böyle bir şey olamaz. İşine gelirse girersin gelmezse de girmezsin.
Cevizoğlu: “Günümüz Türkiye’sinin yaşadığı sıkıntıların kökeni Osmanlı imparatorluğuna mı dayanıyor?”
Ortaylı: Başta gümrük birliği anlaşması olmak üzere Türkiye’nin imza koyduğu birçok anlaşma, Osmanlı döneminde yapılan anlaşmaların şartlarından bile daha ağır. Evet savaşan bir milletiz. İstenilmediğimiz bir kıtaya yerleşiyoruz. Adamlar bizi değiştirmeye karar verdi. Değişime zorladı. Bugünkü Türkiye’ye benzeyen bir tablo vardı. Ki açıkçası Tanzimat kadroları bugünkü kadrolardan çok daha yetenekli kişilerdi.
AVRUPA BİRLİĞİ’NE ÜYELİK HALKA SORULMALI
Programda düzenlenen “Bugünkü şartlarda Türkiye AB’ye girsin mi” anketine katılan 4 bin civarındaki izleyicinin yüzde 97’sinin “hayır” yanıtını vermesi üzerine bir değerlendirme yapan Cevizoğlu, “Çeşitli konferanslara gidiyoruz. Oralarda da bu anketi sık sık yapıyoruz. Ortaya hep aynı sonuç çıkıyor. Yüzde 98 ile yüzde 100 arasında hayır çıkıyor. Türk insanının görüşüne başvurulduğu zaman AB’ye bu şekilde girmek istemediğini ortaya koyuyor. Ama, politikacılar Türk halkına sormadan karar veriyorlar” dedi.
Orhan Pamuk’a: Tarihi roman yazan cahil olmamalı
Ünlü tarihçi Prof. İlber Ortaylı, Hulki Cevizoğlu’nun, Türkiye’nin Atatürk’ün mirasına sahip çıkıp çıkmadığına ilişkin sorusuna da, “hayır” karşılığını verdi. Ortaylı, “Tarihi yorumlayan adamlar lazım. Türkiye tarihini yorumlayan 1930’lardaki tarih öğretim devrimi Atatürk dönemiyle sınırlı kaldı. Atatürk, tarımla geçinen yoksul ve köylü bir millete o dönem içerisinde dil tarih fakültesini kuruyor. Tarih yapan bir milletiz dünya tarihini incelerken Türksüz olmaz” dedi. Cevizoğlu’nun “Bir romancımız, bu ülkede 30 bin Kürt 150 bin Ermeni öldürüldü diyor. Ve batılı bu romancımıza büyük önem verdi. Bilimsellik ten uzak bu tezleri ileri üren bir anlayışa batı bu kadar önem veriyorsa sizin gibi bilim adamlar niye var?” sorusuna yanıt verirken ise, isim vermeden Orhan Pamuk’a ağır eleştirilerde bulundu: “Tarih romancılığı tarihçilik değildir.. Tarihi roman yazan bir yazar cahil olmamalıdır… Bir tarihçi kadar tarihi bilmek zorundadır.. Örneğin Puşkin, yüzbaşı kızı romanı yazarken en az bir tarihçi kadar araştırmalar yapmıştır. 2 tane tarih kitabı okuyup tarihî roman yazılamaz… bizde tarih roman yazanların çok büyük okumalar yaptıklarını zannetmiyorum… Bunları yazan, değerlendiren insanlar, çok üst düzeyli insanlar değildir…”
Tüm padişah anaları
yabancı değildi
Programda “Padişah Anaları” adlı kitapta yazılanların sorulması üzerine ise, Ortaylı bu konuyla ilgili olarak ortaya atılan tezlerin bilimsellikten uzak olduğunu da ifade etti. Ortaylı, şunları söyledi: “Bu kitap garip bir milliyetçilik yapıyor, Osmanlı-Türk ayırımı yapıyor. Osmanlıya geçen devşirmeler, Türkleşme sürecinden geçmişlerdir. Ali Kemal Meram’ın kim olduğunu tespit edemedim. Dış kaynaklı olduğu şüphesi var. Yazdıkları palavradır. Arşivlere dayanmaz. Tüm padişah anaları yabancı değildi. Kanuni’ye kadar Türklük vardır. Yazdıkları hiçbir şey ifade etmez. Kültürel asimilasyon önemlidir. Osmanlılar, çok erkenden dış evlilikleri bırakmıştır. Ali Kemal Meram’ın yazdıkları, okunması kolay kağıt yığınıdır. Kendisi meçhul birisidir. Başka eseri yoktur. Kimdir bu?.. Eserin yabancı menşeli olduğu söyleniyor. Tetkikten uzaktır. Tam palavraya açıktır.” Prof. Ortaylı, “Fatih Sultan Mehmet’in Hıristiyan olduğu iddiaları da vardır” diyerek, bunu kesin bir dille yalanladı. Ortaylı, “Bu kesinlikle doğru değildir. Fatih, kesinlikle Müslüman’dı. İstanbul’un fethinde de Ulubatlı Hasan figürü vardır” dedi.