Oluşturulan forum yanıtları
- YazarYazılar
- 30 Kasım 2007: 12:55 #53254
erkan şinel
Katılımcızamanla unutur bişi olmaz….
- 29 Ekim 2007: 14:38 #53036
erkan şinel
Katılımcıselam
- 29 Ağustos 2007: 12:19 #53231
erkan şinel
Katılımcıeyvallah kardeş
- 28 Ağustos 2007: 16:36 #53222
erkan şinel
Katılımcıtabiki tavla… daha seri bir oyun.
yaşam mı? ölüm mü?
- 28 Ağustos 2007: 16:34 #53175
erkan şinel
KatılımcıIlımlı İslama kardeş Ilımlı Milliyetçilik
İddia ediyorum bu karar MHP’nin siyasi intiharıdır, Türk siyasi arenasından silinmesidir. MHP aldığı meclise girme kararı ile harakiri yapmıştır ve sözüne güvenilmeyecek bir parti haline gelmiştir. Böyle bir karar nasıl alınabilmiştir? Bir siyasi partinin yöneticilerinin böyle bir karar alabilmesi için, ya partiyi kapatmak istemeleri ya da seçmenini yok saymaları gerekir. Bunlar, şimdilik parti kapatmayı düşünmediklerine göre, seçmenini yok saymışlardır ki, bu partiyi kapatmaktan daha acı bir sonuçtur. Kurulan tuzak, sadece siyasi desteğin sağlanması değil, Türk Milliyetçiliği ideolojisinin de yok edilmesi ya da aynen Ilımlı İslâm modeli gibi, “Ilımlı bir milliyetçilik modelinin” tuzağıdır.
Güç merkezi, Ilımlı İslâm’dan alacaklarını aldıktan sonra, onu kaldırıp boş bir çuval gibi bir köşeye atacaktır. O zaman elinin altında stepne bulunması gerekir. Şimdilik meclise soktuğu bu stepne, “ Ilımlı Milliyetçilik” modeli olarak önümüze getirilmiştir. Şu anda AKP nasıl Ilımlı İslâm modelinin temsilcisi ise, MHP de alınan karar ile Ilımlı Milleyetçilik modelinin temsilcisi durumuna getirilmiştir.
Yapılan operasyonun ve kurulan tuzağın amacını şöyle açıklayabiliriz; birincisi mevcut AKP iktidarını daha da güçlendirmek, ikincisi, yükselen Milliyetçi ideolojiyi “bakın milliyetçiler de bizimle beraber” diyerek yok etmek ya da en iyimser söyleyişle yükselişini önlemek ve ılımlı milliyetçilik modeli yaratmaktır. Türk milletine kurulan bu tuzak mükemmel işletilmiş, AKP’nin yıkıcı, bölücü, satıcı politikalarından şikâyetçi olan milyonların oyları, kurulan tuzak ve uygulanan operasyon ile oy verenlerin haberi bile olmadan AKP saflarına aktarılmıştır.
Biraz daha açayım; seçim kararı alınmasına neden olan olay, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı adayı olmasıydı. Adaylığı açıklandıktan sonra olanları bir düşünün. Milyonlar, Ankara Tandoğan’da, Anıtkabir’de, İstanbul Çağlayan’da, İzmir Konak meydanında Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmaması için meydanlara inmediler mi? O gecenin hemen ertesinde bir Silahlı Kuvvetler bildirisi yayınlanmadı mı? Anayasa Mahkemesi 367 koşulu getirmedi mi? Böylece Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olması engellenmedi mi? Erken seçim kararı bunun için alınmadı mı?
Peki, MHP’nin meclise girme kararı ile, bütün bu yapılanlar, bir anda yok edilmedi mi? Yani, milletin koyduğu eylemlerle Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı engellendi, AKP o koşullar içerisinde Cumhurbaşkanını seçemez hale geldi. Bugünkü tablo ise, o muhteşem gelişmelerin ardından tam anlamıyla eskisinden daha güçlü bir AKP’yi karşımıza çıkardı. Gerçekte, aldıkları oylarla Cumhurbaşkanını yine seçemeyecek durumda olmalarına rağmen, inanılacak gibi değil ama öyle, AKP, AKP karşıtı oylarla Cumhurbaşkanını seçebilecek konuma getirildi. Bu millete kurulmuş bir tuzak değilse nedir?
AKP’ye hesap soracak tek parti olarak millete sunulan MHP, seçimden hemen sonra, ortada hiçbir gelişme yokken neden birdenbire AKP’nin dümen suyuna girdi? Bu soruların cevabı verilmezse, bizim düşüncelerimiz haklılık kazanacaktır. Çok açık olarak görülüyor bu soruların cevabı, MHP’nin bu yönetimi iş başında olduğu sürece verilemeyecek ve bizim gibi düşünenlerin haklılığı tasdik edilecektir.
AKP, MHP sayesinde Cumhurbaşkınını seçebiliyor
14 Ağustos gecesi, kendilerini ziyaret eden Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül’ün arkasından MHP yöneticilerinden biri “Mecliste, kendi adaylarını seçtirecek çoğunluğa sahipler, biz Meclise geleceğiz ve kendi adayımızı destekleyeceğiz” anlamında bir açıklama yaptı. Bu açıklama, bırakın insanları, kargaları bile güldürür; geçen dönem 350’nin üzerinde milletvekili olan AKP Cumhurbaşkanını seçememişti, bugün çoğunluk dediği, 340 milletvekili ile, siz destek olmasanız Cumhurbaşkanını nasıl seçecektir?
İkincisi, peki, çoğunluk onlarda niçin seçilemeyeceğini bile bile Cumhurbaşkanı adayı gösteriyorsunuz? Demokrasinin işlediğini ya da Cumhurbaşkanlığı seçiminin demokratik bir seçim olduğunu göstermek için mi? Bunlar eskimiş numaralar, zamanında bunları diktatörler yapar, kurdurdukları bir partiyi seçime sokarlar ve dünyaya “demokratik seçim yaptım” mesajı vermek isterlerdi. Doğal olarak da gülünç olurlardı.
MHP yöneticileri, milletin kendilerini parlamentoya seçtiğini, bu yüzden parlamentoya gitmelerinin görevleri olduğunu söylüyorlar. Meselâ, meclis çoğunluğu ile AKP istediği kanunu çıkarabilecek güce sahiptir. Sizin istemediğiniz bir kanunu çıkarırken onu nasıl durduracaksınız? Tek parti oligarşisinin yerleşmemesi için ne yapacaksınız? Parlamentoda oturup olanı biteni seyir mi edeceksiniz? Yoksa, istemediğiniz, milletin yararına olduğuna inanmadığınız bu kanunun da geçmesi için, demokrasi uğruna, demokratik bir kanun çıkarılması uğruna, destek mi vereceksiniz? O zaman, başka bir parti çatısı altında olmanızın ne anlamı var? Kapatın partiyi, ilhak edin AKP’ye olsun bitsin. Milleti biz muhalefet partisiyiz diye aldatmayın.
Demokrasi denilen nesnenin özünü bile kavramayanların açıklamaları, milleti şaşkınlığa düşürüyor. “Demokrasi uğruna uzlaşacağız,” “Demokratik ortamın sağlıklı yürümesi için destek vereceğiz” gibi açıklamalar, demokrasinin özünü anlamayanların milleti kandırmak için söyledikleri ve milleti uyuttukları ninnilerdir.
Demokraside iki ayrı erk vardır; biri iktidar, diğeri muhalefet! İktidarın karşısında muhalefet olmazsa, demokrasi olmaz. Aynı eski diktatörlüklerde olduğu gibi, muvazaa partisi kurdurmak demokrasiyi uygulamak demek değildir. Bugün MHP tam bir muvazaa partisi halindedir. İktidarın her söylediğini kabul etmek, ister uzlaşma, ister demokrasi uğruna, muvazaa partisi durumuna düşmek demektir. Muhalefet iktidarı denetlemek ve yaptıklarını eleştirmek için vardır. Destek için muhalefet olmaz. Elbette hayati çıkarların söz konusu olduğu durumlarda bunu normal karşılamak gerekir. Ama daha dün, meydanlarda AKP iktidarının uygulamaları ile Yüce Divanlık olduğunu söyleyeceksiniz, bugün o Yüce Divanlık uygulamaları meşru hale getireceksiniz. Bu demokrasi falan değildir, aldatmacadır, kandırmacadır!
Neresinden bakarsanız bakınız, Cumhurbaşkanlığı seçimi için alınan Meclise girme kararının açıklanacak, milyonları ikna edecek bir tarafı yok! Büyük bir hata yapılmıştır ki, ben hata olduğuna inanmıyorum, milyonların aldatıldığına, tuzağa düşürüldüğüne ve kurulmak istenen Kürt – İslâm iktidarına doğru büyük bir adım atıldığına inanıyorum. Birilerinin ortaya çıkarak bu kararın gerekçelerini ve ne yapmak istediklerini, millete, hiç olmazsa oy aldıkları kitleye açıklamaları gerekir.
yazar-hüseyin adıgüzel
- 28 Ağustos 2007: 16:23 #53206
erkan şinel
Katılımcıgökhan kardeşimin yazısının kapanışını ben yapayım.
Gül 339 oyla 11. cumhurbaşkanı seçildi
11. cumhurbaşkanı seçiminin üçüncü tur oylaması tamamlandı. Gül, 339 oyla seçildi. Anamuhalefet partisi CHP’nin katılmadığı oylamaya AK Parti ve diğer muhalefet partileri tam kadro katılıyor.
TBMM kampüsünde tarihi oylama nedeniyle heyecanlı bir koşuşturma yaşanıyor. Tarihi oturum için Gül’ün memleketi Kayseri’den de hemşehrileri otobüslerle TBMM’ye geldiler. Gül’ün oğlu Emre Gül ve hemşehrileri locadan Genel Kurul’u izliyor. Gül’ün eşi Hayrünnisa Hanım ise izlemeye gelmedi.
TV kanallarının canlı yayın araçlarıyla donattığı TBMM bahçesinden öğle saatlerinden itibaren canlı yayınlar başladı.
Havanın yağmurlu olması nedeniyle bahçeye yan yana kurulan beyaz çadırların altında, parti kurmayları, TV kanallarının sorularını yanıtladılar, oylama öncesi son değerlendirmelerini yaptılar.BELİRSİZLİK SONA ERDİ
Başbakan Erdoğan, “Bugün 3. turda böyle bir neticenin alınmış olması, zaten Anayasanın son değişik şekliyle de amir hükmü….Ve bu hüküm gecikmeli de olsa tecelli etti. Şimdi tabi bizim bundan sonraki sürecimiz, inşallah ülkemizi hep birlikle, elele, omuz omuza dayanışma içerisinde daha ilerilere taşımak ve bunun için de şu ana kadar bir bilinmezliğe adeta mahkum olmuş yapı vardı. Tabi, bu 16 Mayıs’tan bu yana böyle devam etti. Bu, biliyorum ki sizleri de rahatsız ediyordu, milletimizi de rahatsız ediyordu, bizleri de rahatsız ediyordu. Şu anda bunlar inşallah aşılmış oldu. Saat 18.00’de Sayın Cumhurbaşkanımız burada yeminini yapacaklar, ondan sonra Anıtkabir ziyaretleri var. Ardından 19.30’da devir teslim töreni olacak. Ülkemiz, milletimiz ve cumhuriyetimiz için hayırlı olsun.”dedi.Erdoğan, “Kabine ne zaman oluşturulacak, sunulacak?” sorusuna ise “Eğer Sayın Cumhurbaşkanımızdan randevu alabilirsem, yarın sunmayı düşünüyorum” yanıtını verdi.
Erdoğan, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte nasıl bir görüntü oluşacağına ilişkin bir soru üzerine, “Aslında eskiden de çok istemiştik ama sayın Cumhurbaşkanı ile toplu açılış törenleri ve toplantılarda bir araya gelemedik. Bundan sonra sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ile açılışlara ve toplantılara birlikte gideceğiz. Bu, çok olumlu bir tablo oluşturacak” dedi.
kaynak: NTV - 6 Ağustos 2007: 11:52 #53181
erkan şinel
Katılımcınedir bunlar?
Cumhuriyetçilik
Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir (1924).
Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir(1933).
Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir(1925).
Bugünkü hükümetimizin, devlet teşkilatımızın doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilatıdır ki onun adı Cumhuriyettir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir. (1925)
Milliyetçilik
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına, Türk milleti denir (1930).Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trakyalı her bir soyun evlatları ve aynı cevherin damarlarıdır (1923).
Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyeti-mizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de, o kadar kuvvetli olur (1923).
Biz öyle milliyetçileriz ki, bizimle işbirliği yapan bütün milletlere saygı duyarız. Onların milliyetlerinin bütün gereklerini tanırız. Bizim milliyet-perverliğimiz her halde bencil ve gururlu bir milliyetperverlik değildir (1920).
Halkçılık
İç siyasetimizde ilkemiz olan halkçılık, yani milletin bizzat kendi geleceğine sahip olması esası Anayasamız ile tespit edilmiştir.(1921)Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum istemidir.(1921)
Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil, fakat kişisel ve sosyal hayat için işbölümü itibariyle çeşitli mesleklere ayrılmış bir toplum olarak görmek, esas prensiplerimizdendir.(1923)
Lâiklik
Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti demektir (1930).Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir (1930).
Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz (1926).
Devletçilik
Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Kişilerin özel teşebbüslerini ve şahsi faaliyetlerini esas tutmak, fakat büyük bir milletin ve geniş bir memleketin ihtiyaçlarını ve çok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak, memleket ekonomisini devletin eline almak. (1936)
Prensip olarak, devlet ferdin yerine geçmemelidir. Fakat ferdin gelişmesi için genel şartları göz önünde bulundurmalıdır.(1930)
Kesin zaruret olmadıkça, piyasalara karışılmaz, bununla beraber, hiç bir piyasa da başıboş değildir.(1937)
İnkılâpçılık
Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların gâyesi, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam ve görünüşüyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktır (1925).Biz büyük bir inkılâp yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük (1925).
kaynak :
- 6 Ağustos 2007: 11:39 #47868
erkan şinel
Katılımcı[youtube=425,350]nKrrqzfB09M[/youtube]bunun izleyin yeter. Sn. Abdullah Gül yıllar önce görmüş. gümrük birliğinden almış konuyu.
ama tabii sıkılmazsanız. bugün belgelerin altında Sn. Abdullah Gül'ün imzası vardır.
- 27 Temmuz 2007: 06:14 #47213
erkan şinel
Katılımcıerkan+ilknur+ayşegül
- 25 Temmuz 2007: 11:30 #53162
erkan şinel
Katılımcıbu memleketin güzelliği bu sanırım. her an gerçeklerle yüzleşiyorsun. demek ki işsizlik yok işi beğenmemezlik var.üretim var, satış var, çiftçi zengin, meğmurlar mutlu, emekliler gül bahçelerinde yaşıyorlar.
ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar… - 1 Temmuz 2007: 11:59 #52822
erkan şinel
KatılımcıVatan sana canım feda
Şehitlerin katili kim
AKP iktidarıyla birlikte son 4.5 yılda terör hortladı. Her gün vatan evlatlarının tabutu omuzlarda.
Oysa terör bitmişti. Vatan haini teröristbaşı ipin ucuna kadar getirilmişti. Türk Milleti vatan haini bölücülere yeniden kimlerin hayat öpücüğü verdiğini çok iyi biliyor. Cenazelerde artık analar bile ağlamıyor. Ağıtların yerini sloganlar aldı. Acının yerini öfke ve intikam duygusu aldı. Tıpkı 1919, 1974’teki gibi. Halk o kadar bilinçli ki; düşmanını o kadar iyi tanıyor ki!…
Halka göre PKK terörünü azdıran iki güç var. Birincisi başta ABD olmak üzere Batı emperyalizmi. İkincisi 2002 yılından itibaren her türlü Türk düşmanı siyaseti uygulayan AKP’nin Kürt-İslamcı iktidarı.
Emperyalizmin gayri meşru çocuğu olan Kürt bölücülüğü yeni babasının, ABD’nin eteğinin altına girdi.
Şehitlere yüreği sızlamayanlar
şehit ailelerinin
yüreklerini sızlattıErdoğan; bu mücadelenin doğasında şehit vermek var
Erdoğan; Şehit istismarı yapmayın
Protestocu terbiyesiz
Şehit cenazesinde alkollü provakatörŞehit cenazesi protestocuları tespit ediliyor
Şehit cenazelerinde protesto edilen AKP, şehit ailelerine hakaretler yağdırdı: Terbiyesiz, provokatör, alkolik, istismarcı… Tayyip ve Arınç’ın bu tavırları tüm Türk milletinin acısını bir kat daha artırırken, Şeriatçıların şehit yakınlarına karşı duyarsızlığının bir başka kanıtı daha ortaya çıktı: AKP’yi protesto eden şehit yakınları hakkında davalar açılmaya başlanmıştı.
Türkiye’de ise Türklük Cumhuriyet ve Atatürkçülük düşmanı Kürt-İslamcı iktidar ABD tarafından sivil bir darbeyle aynı dönemde başa geçirildi.
Terör niye azdı diye soruyorlar. İşte yanıt: Türkiye’yi “Türk’üm” diyemeyen, “Kürtlerin gücü yeterse bağımsız devlet kurabilir” diyen bir Kürt-İslamcı yönetiyor.
Türkiye’yi şehitlere “kelle”, terörist başına “sayın” diyen bir Kürt-İslamcı yönetiyor.
Kahraman Türk askerlerini şehit kabul etmeyen, 10 yıl önce “gençlere savaşma eğitimi verememiş intihar cellatları”, bugün ise “yan gelip yatanlar” diyerek Mehmetçiğe dil uzatan “ağzıyla beyni arasındaki irtibatı kopmuş” bir Kürt-İslamcı Türkiye’yi yönetiyor.
Kıbrıs’ı satan, Leyla’ları dışarı salan, AB istiyor diye PKK taleplerini hükümet programı yapan, Diyarbakır’a gidip utanmadan 80 yıllık Cumhuriyet ve Türk milleti adına PKK’dan özür dileyen bir Kürt-İslamcı iktidarın temsilcileri şimdi şehitlerimizin tabutlarının ardından timsah gözyaşları döküyor.
Ve Türk milleti her şeyi o kadar net görüyor ki şehit cenazelerinde kiralık köpek PKK aleyhine slogan atmanın anlamsızlığının farkında olan kitleler artık “Katil AKP, Katil ABD” diye haykırıyor.
Türk düşmanı, halk düşmanı, şehit düşmanı zihniyet artık camiye bile giremiyor
İşte Milli Mücadele’nin yine eşiğindeyiz.
Yine ak koyun kara koyun kendini belli ediyor.
Maskeler düşüyor.
Yıllarca halkın kutsal değerlerini sömüren, camilerden siyaset yapan, camilerden Türk milletine, Türk’ün Ata’sına ve Devletine zehirli kinini kusan, “camiler kışlamız” diyerek Kürt-İslamcı kıyam çağrıları yapan zihniyetin temsilcileri artık camilerin avlusuna bile giremiyor.
Tayyip Erdoğan 4.5 yıllık iktidarı boyunca bir kez bile şehit cenazelerine gitmedi. Gitmediği gibi şehit ailelerine ve şehitlere saygısızca sataştı. Seçimlere üç kala şov amaçlı uğradığı şehit cenazelerinde ise halkın tokadını yedi. Cami avlularında komutanlar ve askerler alkışlanırken, başta Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm AKP’liler yuhalandı.
Görün bakalım camiler kimin kışlasıymış. Bütün Türk vatanı bütün Türkler için kışladır.
Tayyip şehit cenazelerine katılmayıp ne yapıyordu?
AKP genel merkez binasını açıyordu
[img]http://yesilyurt.org/forum/index.php?action=dlattach;topic=2085.0;attach=1645;image[/img]
Amasya’da seçim mitingi yapıyordu
Camilerde örümcek ağları ören, “Türk’üm” diyemeyen, Türklük düşmanı mürteciler!
Camiler de bizim vatanımız.
Artık size orada da siyaset hakkı yok.
Bülent Arınç “Manisa seninle rezil oluyor” sloganları altında ezilerek şehit yarbayımızın cenazesinden kaçtı.
Atamızın “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünü “ırkçı ve ilkel” bulan “Ak” Parti’nin kara yüzlü Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül ise Ankara’da büyük halk öfkesi karşısında yüzünü kararttıkça kararttı. Dört rekatlık cenaze namazını bile zor bitirdi.
Cenazelerde AKP çelenkleri parçalanıyor. ABD, AB ve AKP’ye nefret kusulyor. “Kahrolsun PKK, işbirlikçi AKP”, “Ordu Irak’a”, “Askere uzanan eller kırılsın”, “Hepimiz Türk’üz, Hepimiz Mustafa Kemal’iz” sloganlarıyla her yer inliyor.
Ya Türklük tabuta girecek ya da Kürt-İslamcılık
AKP ve PKK ikilisinin temsil ettiği Kürt-İslam faşizmi artık çatırdıyor. Türklüğe kefen biçen, tabutunu hazırlayanlar kendi mezarlarını kazdıklarını yeni fark ediyorlar.
Onurlu başkan sadece sizin elinizi sıkıyorum
Hükümet üyelerini protesto eden şehit aileleri AKP yönetimine o kadar tepkiliydi ki, bir tek Tayyip’in listesine girmeyen Abdüllatif Şener’in elini sıktı.
Yine de içlerindeki halk düşmanlığı ve kin olduğu gibi duruyor. Gittikçe kuduruyorlar.
Şehit yakınlarının tepkisine karşı Bülent Arınç “onlara misliyle hakaret ediyorum” diyebiliyor.
Tayyip Erdoğan tepkilerini ortaya koyan şehit yakınlarını tutuklanmakla tehdit edebiliyor.
Tepkili Türk halkını provokatörlükle suçluyorlar.
Yıllarca camilerin içinde Cumhuriyet’e karşı pislik ve kin kustular. Danıştay saldırısından sonra cenazeyi provoke eden AKP’li bakanlar halktan zor kaçmıştı. Böyle giderse artık kaçamayacaklar da.
Halk Çankaya’da önünüze set kurdu, şimdi de şehit cenazelerine gelip, şehitlerimizin kutsal anısını kirletmemeniz için set kuruldu.
Bu milleti tehditlerinizle sindiremezsiniz.
Aynı iktidar “Hepimiz Türk’üz, Hepimiz Mustafa Kemal’iz” yürüyüşünü de yasaklamıştı. Ama panzerlerle ve kolluk güçleriyle kuşatılmalarına rağmen 1000 Milli Mücadeleci yürüdü. Sonra aynı sloganla ve Türk bayraklarıyla milyonlar sokağa döküldü.
“ABD’nin Irak’taki teröre karşı kayıpları için üzgünüm” diyen Tayyip Erdoğan, Türk evlatları için üzülmüyor. Mehmetçik katillerinin sığındıkları Kuzey Irak’a girilmesini isteyen Türk Ordusu ve Milletine karşı inatla direniyor. “Türkiye’de 5000 terörist Irak’ta ise sadece 500 terörist var” diye yalan söylüyor.
1 Mart’taki ABD için meclisten çıkartmaya çalıştığı tezkereyi hatırlatıyor. Adeta “Amerikan Tezkeresine” geçit vermediği için Türk milletinden öç alıyor. Türk Milletinin ve Ordusunun istediği “Türk Tezkeresi” için “hayır” diyor.
ABD Başkanı Bush, Talabani, Barzani ve Apo’nun yüreğine su serpiyor. Bir de utanmadan seçimlerden bahsedip, şehitlerimizin artmasını seçimlerin engellenmek istenmesine bağlıyor. Vatan kavramından bihaber, millet nedir bilmez. Varsa yoksa meclis koltuğu, varsa yoksa ABD’nin kucağı…
Ama artık Türk milleti hükmünü verdi. 22 Temmuz sandığı AKP’nin tabutu olacak. Seçim olsa da olmasa da Kürt-İslamcıların tabutu kaldırılacak.
İsterseniz AKP-DTP koalisyonu kurun, isterseniz PKK’yı düz ovaya indirin, isterseniz 1 Mart’ta yapmak istediğiniz gibi 80 bin ABD askerini vatan topraklarına sokun.
Bu vatan bu millet sizi temizleyecek. Sadece şehit cenazelerinde değil, bu vatanın hiçbir köşesinde Kürt-İslamcılara yer yok artık.
Cumhuriyet Mitinglerine koşan milyonlar şimdi Bayrak Mitinglerine koşun. Yarın ise Milli Mücadele’nin mevzilerine. Ata’mız ve şehitlerimiz bu vatanı bize oy sandığıyla değil, Dumlupınar’ın kızıl meydanında kanlarıyla bağışladı. Edirne’den Hakkari’ye, Kerkük’ten Karabağ’a kadar bu halk İkinci Kurtuluş Savaşı’na hazır.
- 1 Temmuz 2007: 11:50 #52821
erkan şinel
KatılımcıPerinçek ve Apo’nun “gül kardeşliği”
Perinçek’in mitingi seçim mitingi değil, PKK terörünü aklama mitingiydi
Doğu Perinçek, bu sene seçim mitinglerini Diyarbakır’da başlattı. 9 Haziran’da kendi deyimleriyle “Birlik ve Kardeşlik” mitingi düzenlediler. Gerçi miting, klasik bir Doğu Perinçek mitingiydi. Yaklaşık 500 (yazıyla beşyüz) kişiyle cılızdı; ancak yarattığı tartışma ve Türkiye’ye verdiği zarar yine katılan kalabalığın kat kat üstündeydi.
Bu miting hakkında çok şeyler yazıldı, çizildi; ama açıkçası hiçbiri Perinçek’in siyasi misyonunu tam olarak ortaya koyamadığı için tüm gerçeklere ulaşamadı. Tabii biz Perinçek’i de misyonunu da yakından bildiğimiz için biraz daha farklı bir değerlendirme yapacağız.
Öncelikle Perinçek’in Diyarbakır’da düzenlediği mitingin bir seçim mitingi olduğu yanılsamasından kurtulmak gerekiyor. PKK terörünün azdığı, DTP’nin bağımsız adaylarla atak yaptığı, tüm Türkiye’nin Kuzey Irak harekâtını tartıştığı bir dönemde kimse Diyarbakır’da seçim için miting yapıldığını sanmasın.
Peki, Perinçek neden Diyarbakır’da başlattı seçim mitinglerini? Bu sorunun yanıtı mitingin isminde saklı:
“Birlik ve Kardeşlik Mitingi”
Perinçek’in konuşmasına baktığımız zaman şu soruları sormaktan kendimizi alamıyoruz: Kimle kimin kardeşliği peki?
Türklerle Kürtlerin…
Peki kim bozuyor bu kardeşliği?
ABD…
Ya PKK?
Perinçek’in konuşmasında tek bir PKK kelimesi geçmiyor.
Tunceli’de 7 askerimiz şehit düşmüş, Perinçek PKK’dan bahsetmiyor… Bu sene ilk 4 ayda 4 şehit verirken, son iki ayda 50 şehit vermişiz. PKK’nın bu artan terörü Perinçek’in konuşmasında yok…
Peki Türkiye’de Türk-Kürt kardeşliğinden bahsetmenin ama PKK teröründen bahsetmemenin nasıl bir açıklaması olabilir?
Konuşmada Kürt devleti tehlikesinden de bahsedilmiyor. Bugün tüm dünya Ortadoğu’da kurulmak istenen Kürt devletini tartışırken, tüm Türk Milleti Ordu’nun Kuzey Irak’a girerek sözde Kürdistan’ı yerle bir etmesini isterken, Perinçek Kürt devleti tehlikesinden değil, “İkinci İsrail” diye başka bir soyut tehlikeden bahsediyor:
“ABD, Büyük Ortadoğu Projesi diye bir proje yapmış. O projenin mürekkep fiyatına haritasını da yapmış. O haritada da bizim Diyarbakırımızı, Rize’ye ve Artvin’e kadar İkinci İsrail sınırlarına katmış.”
Peki neden Kürt Devleti demiyor sizce?
Niye PKK’dan bahsetmiyorsa o yüzden. Amaç, PKK terörünü ve Kürt Devleti tehlikesini gözlerden kaçırmak ve Türk Milleti’nin PKK ve Kürt Devleti ile mücadele etme kararlılığını zayıflatmak.
Perinçek, PKK’yı Ordu’ya katılmaya çağırıyor!
Perinçek’in tüm konuşmasındaki temel vurgu, Türk-Kürt kardeşliğinin ABD ve AB başta olmak üzere birtakım güçler tarafından bozulmak istendiği.
Böylece PKK bu noktada önemsizleşiyor. Zaten Perinçek’in gözünde PKK ve Apo ABD’nin oyununa gelmiş unsurlar. İkna edilseler Türkiye düşmanı olmayacaklar. Hatta Türk Ordusu’na katılacaklar!
Miting hakkında Renkli dergisiyle yaptığı söyleşisinde Perinçek, Apo ile görüşmesi için şöyle diyor:
“Ben Öcalan’la görüşürken doğru yaptım. Onun kıymetini herkes anlamaya başladı ve daha da anlayacaktır. Biz Öcalan’a, o dönem, ‘Amerika ve İsrail ile işbirliği yapmayın, Amerika bölgeye geliyor, ondan uzak durun ve Türkiye’ye gidin, silahlarınızı bırakın, vatan savunmasına katılın.’ dedik.”
Bugüne kadar 5 bin Mehmetçiğimizi şehit eden, 10 bin vatandaşımızın ölümüne neden olan PKK’ya yapılan çağrıya bakın: Silahlarınızı bırakın, vatan savunmasına katılın.
Tayyip’le Ağar’ın PKK’ya af çağrısından ne farkı var? Üstelik Perinçek daha da ileri gidip PKK’yı affedip PKK’lıları Ordu’ya dahil ediveriyor!
Bu inanılmaz çağrıyı Perinçek mitingdeki konuşmasında da tekrarlıyor:
“Bugünden itibaren hepimiz Mehmetçiğiz. Memomuz da Mehmetçik, Hassomuz da Mehmetçik, Ayşemiz de Mehmetçiktir.”
Tabii burada Memomuz derken Perinçek’in PKK’lıları kastettiğini hatırlatalım.
Bu kadarla sınırlı değil. Perinçek, Apo için şöyle diyor:
“Öcalan ilk geldiği zaman çok kısa bir süre Türk Ordusu ile belirli bir süre işbirliği içerisindeydi; ama iktidarlar onu Amerika ve Avrupa’nın kucağına bıraktılar ve sürekli bir bocalama içerisine girdi. (…) Abdullah Öcalan güven vermiyor; çünkü bombalar patlıyor, mayınlar patlıyor, bu söylemlerle uyuşmuyor.”
Perinçek 1991’deki Bekaa kampını ziyaretinde Apo’yla birlikte
“Memoları ve Hasoları” teftiş ediyor. Perinçek Apo’yla görüşmesini gazeteci kimliğimle görüştüm diye aklamaya çalışmaktadır ama Apo’yla çok gazeteci görüşmüştür de bir tek Perinçek PKK’lı teröristlerin elini sıkmış, teftiş etmiş, konferans vermiş ve Apo’dan gül alabilmiştir! Perinçek etrafına topladığı bazı safları kandırabilir, hatta Doğan grubunun himayesi altına girip bugün milliyetçi pozlarına bürünebilir. Ama Diyarbakır mitinginde de görüldüğü gibi Perinçek’in çağrılarına uyacak bir Türk milleti yoktur! Çünkü Türk milleti zekidir.
Perinçek’in ipiyle kuyuya inmez. O nedenle Perinçek’in mitingleri hep böyle 300-500 kişiyle sınırlı kalır. Perinçek siyaset sahnesine marjinal gelmiştir marjinal gidecektir!Denilecek çok fazla bir şey yok. Perinçek’in Apo’ya gül vermesini hâlâ neden savunduğu da buradan ortaya çıkıyor. Perinçek’e göre Apo, ABD ve AB tarafından kandırılmış, mevcut iktidarlar tarafından da onların kucağına bırakılmış herhangi bir siyasetçidir. Hatta bir süre Ordu’yla işbirliği bile yapmıştır. Ancak şu an bir bocalama içindedir.
Şehitlerimizin kemikleri sızlıyor…
Perinçek ile Apo aynı dili konuşuyor
Perinçek’in mitingdeki tüm konuşması da, sloganlar da hep Türk-Kürt kardeşliği vurgusu taşıyordu. Bu vurgu başta zararsız gibi görünüyor; ama şu sözlerle birlikte anlam kazanmaya başlıyor:
“Artık terörü ve şiddeti besleyenler değil, yurda barış getirenler iktidar olacaktır.”
“Terör ve şiddeti besleyenler” söylemi yıllardır PKK’yla mücadele azmini kırmak için kullanılan “devlet terörü” kavramının bir başka versiyonudur. PKK tarafından kullanılan bir terminolojidir. Miting konuşmasında PKK’yı kınamayan Perinçek “terör ve şiddeti besleyenler” diyerek Silahlı Kuvvetler’e de dil uzatmaktadır.
Peki ya şu söylem:
“Bugün Diyarbakır’daki bu kucaklaşma, bizlere eşitliğin, kardeşliğin, özgürlüğün, zenginliğin ve yurtta barışın yolunu açan büyük gücü ortaya çıkarmaktadır. (…) Yurdumuza barış ve kardeşlik getireceğiz”
Eşitlik, özgürlük, kardeşlik… Bunlar da PKK’nın söylemi.
Ve daha da tehlikeli o sözcük: Barış…
Atatürk’ün “Yurtta Barış Dünyada Barış!” sözünün bugün Kürtçü bir slogan olan “Barış istiyoruz!” sloganına nasıl benzetilmeye çalışıldığını hayretle görüyoruz. Barış söylemini kullanmak PKK’nın yıllardır sürdürdüğü bir politika. Bir yandan askere kurşun sıkar, bomba patlatır, binlerce insan öldürürler, bir yandan da “barış” diye miting düzenlerler.
Yalnız Perinçek’in söylemlerinde Apo’yu değil, Apo’nun söylemlerinde de Perinçek’i bulabiliyoruz.
Apo, Özgür Gündem’de yayımlanan en son açıklamasında şunları söylüyor:
“Kürtler Şerefhan’ın Şerefname’sinde de geçiyor. 1500’lü yıllarda Yavuz döneminde İran ile Osmanlı arasındaki ikilemde Osmanlı’dan yana tercihini koymuşlardır. (…) O günden bugüne devam eden Türk-Kürt ittifakının yerini yavaş yavaş Kürt-Şii ittifakının aldığının farkında değiller. 500 yıllık ittifak çatırdıyor. Mustafa Kemal’in de Kurtuluş Savaşı sırasında işe ilk önce Erzurum’dan başlaması boşuna değildi. Kürtlerden almış olduğu güçle hareket etmiştir.”
Apo’nun bu sözlerini okuduktan sonra Perinçek’in konuşmasının şu bölümünün hangi siyasete hizmet ettiği ortaya çıkıyor:
“Hepimiz bu toprakların çocuklarıyız. Türküyle Kürdüyle öz kardeşiz. O nedenle Diyarbakır’daki bu kucaklaşma, binlerce yıllık kucaklaşmanın mühürüdür.”
Tüm Türkiye “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sloganlarıyla yürürken, şehit cenazelerinde “Hepimiz Türk’üz, Hepimiz Mustafa Kemal’iz!” denilirken “Türk-Kürt kardeşliği”nden bahsetmek tabii ki bir tek PKK’ya yarar sağlıyor.
Perinçek’in mitinginin yaratmak istediği temel çarpıtmanın da bu olduğunu görelim: Türkiye’de yükselen Türk milliyetçiliğinin karşısına PKK’nın Türk-Kürt kardeşliği tezlerini çıkararak engellemek.
Perinçek: Mitinginde Kürtçe konuşan tek parti lideri
Perinçek’in 1991 yılında yayımladığı “Kürt Sorununa Çözüm: Federal Emekçi Cumhuriyet” programının temel maddelerinden birisi, devletin iki resmi dilinin olacağıydı: Türkçe ve Kürtçe.
Perinçek, anlaşılan bu programı hâlâ savunuyor. Diyarbakır’da miting alanında Türkçe ve Kürtçe türküler çalındı. Üstelik bununla da kalınmadı. Perinçek konuşmasını başında miting alanındakileri Türkçe ve Kürtçe selamladı!
Miting alanında iki resmi dil vardı anlayacağınız: Türkçe ve Kürtçe…
İlginç olan ise, Perinçek’in bu tavırları hayret verici görülmesi. Perinçek’in Apo’yla resimleri miting öncesinde yine pek çok gazetede yayımlandı. Dün Apo’yla el eleydi, bugün “Elinde Türk bayrağı, Diyarbakır’a geliyor!” dendi.
Halbuki Perinçek açısından görüldüğü gibi değişen bir şey yok. Yıllar önce Apo’yu savunurdu, hâlâ aynı kulvardalar. Yıllar önce Kürtçüydü, hâlâ öyle. Yıllar önce Türk-Kürt federasyonunu savunurdu, şimdi bunu kardeşlik olarak savunuyor.
Bakın Renkli’deki söyleşisinde çözüm olarak ne ortaya koyuyor:
“Türkiye-Irak ve Suriye Konfederasyonu şeklinde Irak’ın toprak bütünlüğüne saygı gösterilerek bu denklemin içerisinden çıkılır. Kürt meselesi de bu şekilde çözülür; çünkü bütün sınırları kaldırırsanız bu işbirliği içerisinde Kürtler de yer alır, sorun da halledilir.”
Yani Kürtlere daha fazla “özgürlük” için bir konfederasyon. Dün Türk-Kürt federasyonu diyordu, bugün onu Kürtlerin de içinde yer alacağı Türk-Arap konfederasyonu (yani Türk-Kürt-Arap federasyonu) haline dönüştürmüş. Bu Apo’nun da yıllardır savunduğu “Demokratik Cumhuriyet” tezleriyle ne kadar da örtüşüyor değil mi?
Perinçek, Diyarbakır’da daha önce de Kürtçe konuşmuştu
“Perinçek değişti” diye düşünenlere 1991 seçimleri öncesinde Perinçek’in miting programını hatırlatmak isteriz. Perinçek o sene mitingleri Diyarbakır’dan başlatmamıştı; ama miting yaptığı illerin neredeyse yarısı Güneydoğu’daydı: Tunceli, Diyarbakır, Batman, Nusaybin, Cizre, Silopi.
O dönem Perinçek ile PKK, bir ittifak içindeydi. Her ne kadar PKK’nın yasal partisi HEP, SHP ile seçime girse de, 2000’e Doğru hâlâ PKK’nın yasal organı gibi yayın yapıyordu.
PKK’lı Musa Anter, Perinçek’in Kartal mitingine katılıp Kürtçe konuşma yapıyordu. PKK aynı zamanda Perinçek’in güneydoğu mitinglerine adam taşıyordu.
Batman’da 15 bin, 8 bin nüfuslu Silopi’de 4 bin, Cizre’de ise 10 bin kişi toplandı. Diyarbakır’da ise 25 bin kişi vardı. Cizre mitinginde “Kürdistan faşizme mezar olacak”, “En büyük Apo” ve “En Büyük PKK” sloganlarının atıldığı Perinçek’in kendi yayın organında yazılıdır.
O dönemki mitinglerdeki söylemle bugünkü de aynıdır. Eşitlik, özgürlük, kardeşlik, iki milletin birliği…
Dolayısıyla bugün Diyarbakır’da Türk bayrağı sallayan Perinçek’le 1991’de Bekaa’da Apo’ya gül veren Perinçek arasında bir fark yoktur.
Bayrak sallamasına bakmayın. Tayyip’in mitinglerinde de bayrak sallanıyor. Cumhuriyet mitinglerinde Türk Milleti bayrağa sarılınca, tabii ki Tayyip’ler, Perinçek’ler o bayrağı sulandırmak isteyecektir.
Ancak asıl önemli olan, Perinçek’in yaydığı Türk-Kürt kardeşliği söyleminin “barış, kardeşlik, eşitlik” sloganlarının bugün Apo tarafından da savunulduğunu görmektir.
O yüzden aslında ortada değişmiş bir Perinçek yoktur. Dün sol hareket içine Kürtçülük virüsünü bulaştırmak istiyordu. Bugün de Atatürkçüler arasında yaymaya çalışıyor.
Ama Türk Milleti zekidir.
Bu da Perinçek’in yıllardır binde bilmem kaçı bulmayan oy oranlarıyla ortadadır.
Her seçim öncesi “Barajları aştık, geliyoruz!” deyip sıfır virgül oy alan Perinçek, yine aynı oyu alacaktır; ancak yaptığı çarpıtmalar, provokasyonlar çok daha fazla etkili olmaktadır.
- 29 Haziran 2007: 10:58 #53127
erkan şinel
Katılımcıhahaha
- 29 Haziran 2007: 09:49 #53123
erkan şinel
Katılımcıbüyüyoruz…. insanı çılgına dönderen büyük bir hızla
- 14 Haziran 2007: 11:25 #53041
erkan şinel
Katılımcıgençler gelse de olaylar aynı olur diye düşünüyorum. sorumlu olan yerel yönetimler, mahalli idareler, yeşilce sınırları içindeki yerleşim yerlerine ait tüm sivil toplum örgütleridir.bunu bir derneğe indirgemek yanlış olur diye düşünüyorum.
- 14 Haziran 2007: 05:59 #53039
erkan şinel
Katılımcıtoplantının mesajı banada geç geldi. o nedenle katılamadım. ama internetten topladığım bilgiler bunlar. faydası olur diye düşündüm.
nüfusu :
2000 2.896
1997 3.627
1990 2.867
1985 1.890
1980 4.260
1975 4.368
1970 2.267
1965 2.199
1960 1.813kaynak : yerelnet.org.tr
- 12 Haziran 2007: 08:02 #52956
erkan şinel
Katılımcıadmin olmak kolay değil
darısı başımıza.
gangam, güleç yüzlü oğlan… - 10 Haziran 2007: 17:13 #52948
erkan şinel
Katılımcısen, mutluluğun resmini yapabilir misin abidin?
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren
melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne mavi yosunlu akvaryumda yüzen kırmızı balığın
ne de al çeperli elmanın1961 yaz ortasındaki küba'nın resmini yapabilir misin?
çok şükür, çok şükür
bugünleri de gördüm
ölsem gam yemem gayrinin
resmini yapabilir misin üstad?nazım hikmet
mutluluğun resmi bu olsa gerek. aziz kardeşim her daim sevdiklerinle beraber mutlu olman dileğiyle…
- 8 Haziran 2007: 10:23 #52813
erkan şinel
KatılımcıSOKAKLARA DÖKÜLMEYE GEREK YOK
AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler de Genelkurmay açıklamasında teröre karşı kitlesel tepki gösterilmesi istemine tepki göstererek, “Toplumumuzun zaten böyle bir refleksi var. Ortada bir refleks var. İllaki meydanlarda tepki çok da gerekmiyor. Bunun için her şehit cenazesinde Türkiye’de yaşayan bütün vatanseverler zaten o ortak duyguyla hareket ediyor. Türkiye’nin her kesiminden, nerede olursa olsun teröre karşı her türlü tepkiyi gösteriyoruz. Bunun için sokaklara dökülüp bağırmaya gerek yok” dedi.
ANKA
- 8 Haziran 2007: 05:28 #52810
erkan şinel
KatılımcıGenelkurmay: TSK'nın beklentisi teröre karşı kitlesel karşı koyma refleksi
Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), terörle mücadele konusunda sarsılmaz bir kararlılığa sahip olduğu ve bu tür saldırılara gereken cevabı vereceğinin tartışılmaz bir gerçek olduğu belirtilerek, “TSK’nın beklentisi; bu tür terör olaylarına karşı, yüce Türk milletinin kitlesel karşı koyma refleksini göstermesidir” denildi.
Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan basın açıklamasında, şunlar kaydedildi:
“Sayın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 12 Nisan 2007 tarihinde yapmış olduğu basın toplantısında, terörün Mayıs 2007 tarihinden itibaren tırmanacağını, kamuoyuna açık bir şekilde açıklamıştır. Son günlerde ortaya çıkan terör olayları, bu açıklamaların gerçekçi olduğunu göstermiştir.
Bu terör eylemleri, aynı zamanda bölücü ve ırkçı terör örgütünün gerçek niyetlerini de çok açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Her fırsatta, yurt içinde ve yurt dışında barış, özgürlük ve demokrasi gibi insanlığın yüksek değerlerini, terör örgütüne paravan olarak kullanan kişi ve kuruluşların, bu olayların gerçek yüzlerini görme zamanı artık gelmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti, ulusal ve üniter yapısının, çağ dışı bir yapı olduğunu düşünen bir yaklaşım ile karşı karşıyadır. Ulusumuzun bu tehlikeli yaklaşımı fark etmek zorunluluğu vardır ve olmalıdır.
Ortaya çıkan ve giderek artan terör eylemlerinin, bu tür düşüncelerin ve bunları dolaylı ve doğrudan destekleyenlerin çarpık düşüncelerinin çok açık bir göstergesi olduğu şüphesizdir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, terörle mücadele konusunda sarsılmaz bir kararlılığa sahiptir ve bu tür saldırılara gereken cevabı vereceği tartışılmaz bir gerçektir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin beklentisi; bu tür terör olaylarına karşı, yüce Türk milletinin kitlesel karşı koyma refleksini göstermesidir.” - 7 Haziran 2007: 13:52 #47858
erkan şinel
Katılımcıamin
- 7 Haziran 2007: 09:48 #49143
erkan şinel
Katılımcıistediğin kadar yasalara koy. dünyanın umrunda değil. adamlar istedikleri gibi söylüyorlar. hemde vatanın dediğin topraklarda. leyla zanalar gibileri olduğu müddetçe olmaz bu iş. ya sev ya terket diyecek yiğit lazım memlekete.
- 7 Haziran 2007: 09:44 #52805
erkan şinel
Katılımcısanırım doğu perinçek yapacaktı ama ne oldu bilmiyorum. istanbul'dan yapılanlar belli hükümet yanlısı haberler. başkada birşey yok.
- 6 Haziran 2007: 11:33 #52798
erkan şinel
Katılımcıyani oyun içinde oyun mu var?
- 6 Haziran 2007: 11:26 #52894
erkan şinel
KatılımcıRTE göre var kardeş. hatta hiç rahatsız bile olmuyorlar. sabır taşı bizimkiler elaleme. kendi efendisine horozlanıyor ama.
- 6 Haziran 2007: 11:12 #52929
erkan şinel
Katılımcıne kazanıyoruz anlamadım. düzende zengin daha zengin fakir dahada fakir oluyor. anlatmak istediğiniz bumu?
- 6 Haziran 2007: 10:33 #52926
erkan şinel
Katılımcıonu bunu bırakında seçimden hiç bir şey çıkmaz
hadi kazalin oldu çıktı akp.. değişmeden kalanlar değişecek bu defa…
Halk falan seçemez. 1950 beri başbakan ve parlamentoyu seçiyorda ne oluyor? hiç bir şey.her sene 550 taneden adamdan birimi tutmaz kardeşim. tutmamış işte. rejime çamur atmaya gerek yok. cumhurbaşkanı olsa nafile. yani kralı gelse farketmez.
hepimiz demokrasiden bahsediyoruz. demekki hepimiz sindirmişiz. kana karaşmış. atılamaz dışarı. ötesi yalan. akp gelir gider. yine birileri gelir yine birileri gider. ama geride kalan Laik, Sosyal, hukuk devleti olan TÜRKİYE CUMHURİYETİ kalır. - 6 Haziran 2007: 10:20 #52796
erkan şinel
Katılımcıartık insanlarımız terör ve siyaset konuşmaktan sıkılmışlar. medyanın verdiği bilgileri konuşmak daha kolay geliyor sanırım. ama durum bundan ibaret.
eğitim olmadan hiç bir şey olmaz. asker ocağında bile askere (20 yaşında) sağını solunu öğretiyorlar. durum bu kadar vahim yani. güneydoğu'da insanlar cahil ve aç. iş yok. varsa da ağaların elinde. erkekler sadece üremek için işe yarıyor. durum bu kadar vahimken insanlar bir şeye inanmak zorundadırlar. bunu devlet olarak sen yapamazsan gelir birileri yapar. ve insanları inandırır. ve herzamanda böyle olacaktır.
- 5 Haziran 2007: 05:36 #52922
erkan şinel
Katılımcıilginç olan kadınların o şekilde gezmesi değil, dünyaya bu şekilde anlatılmaya çalışılmasıdır. nitekim dünyanın bir çok yerinde böyle görüntüleri görebiliriz.
- 1 Haziran 2007: 19:57 #52792
erkan şinel
Katılımcıcehalet tabiki değildir. ekonomik, sosyal ve kültürel etkiler kendini hissettirmektedir. terör bir amaç değildir. amaç için vasıtadır. önemli olan kaos yaratmaktır. gerisi kaosu yönetmeye ve kaos içindeki düzeni kurmaya gelecektir. bana göre terörün kurmak istediği düzen siyasi düzendir. zaten terör uzmanlık gerektiren bir unsur olmuştur. o nedenle Türkiye Cumhuriyetinin yetiştirdiği bir çok insan vardır. bunların başında Türkiye'nin en iyi üniversitesinde öğrencilik yapmış terörist apo dur. terörü anlamak için kaosun ne olduğunu ve insanların kültürü nasıl algıladığı da tartışılmalıdır.
nitekim bireylerin etkilendiği konular güncel olarak tartışılabilir düzeye çıkacaktır. ve konu bütünlüğü kopmamış olacaktır.
- 29 Mayıs 2007: 09:18 #52726
erkan şinel
Katılımcıaslanım niye heyacan yapıyon. 100 yılda bir mi böyle oluyor size?
biz bişey yapıyoz demişmiyim sana. kulubün yönetiminde olsam dediklerine cevap verebilirim. ama sorduğun sorunun muhatabı ben değilim. fenerbahçenin başı yere eğilmez.
o öyle bir güçtür ki;
asla yenilmez (7-0)
asla statlardaki seramoniden kaçmaz(fortis kupası hadiseleri gs-bjk maçları)
aklıma gelenler bunlar…
büyüklüğünü tartışan bir tek sensin… - 29 Mayıs 2007: 06:52 #52724
erkan şinel
Katılımcıfener hep şov yapar
gerisi hikaye…
- 27 Nisan 2007: 13:08 #52532
erkan şinel
Katılımcıonların hepsi hesaplanır. ne diyim ki. memlekemize hayırlı olsun
- 27 Nisan 2007: 09:34 #52530
erkan şinel
Katılımcıerencim sen hiç bedava gittin mi dernek gecelerine ? gecenin parası burdan çıkacak diye bir şey yok. satılan biletlerden çıkarılır maliyet. hatta derneğe bile para kalır bu tür organizasyonlardan. olmuş bitmiş bir şey. bu konu ile ilgili yapılan toplantıda matbaalardan örnekler getirilecek diye bir görüş ortaya çıkmıştı. fakat dernek yönetimi kendi tasarrufunu kullanıp baskıya vermiş. bu noktadan sonra yapılabilecek bir şey yok.saygı duymamız lazım. çok pahalı buluyorsanız veya beğenmiyorsanız almazsınız. dernek yönetimide anlayışla karşılıyacaktır.
- 18 Nisan 2007: 14:03 #48958
erkan şinel
KatılımcıD SECENEĞİNİ
- 18 Nisan 2007: 09:07 #52539
erkan şinel
KatılımcıŞükrü KIZILOT
skizilot@yaklasim.comMart bütçesini Telekom dopingi kurtardı
BÜTÇE ile ilgili sonuçları izliyor musunuz?
2006 yılının tamamı için, 4 milyar YTL olarak açıklanan “Bütçe açığı”, 2007’nin daha Ocak ayında, 6 milyar YTL olmuştu.
Açık Şubat ayında da devam etmiş ve bu aya ilişkin 2 milyar YTL ile birlikte, toplam açık 8 milyar YTL’ye ulaşmıştı. Böylelikle 2006 yılı açığının iki katı bir bütçe açığı, ilk iki ayda ortaya çıkmıştı
Bu gelişmeler, 2006 bütçesi ile ilgili daha önce yaptığımız yorumları da doğruluyordu.
Herkes, “Bakalım Mart 2007’de ne olacak?” diye merak ederken Mart ayı içinde bir gelişme oldu. Türk Telekom, 2010 yılına kadar ödeyeceği 4,3 milyar dolarlık borç ödemesini öne aldı ve Mart ayında, 5 milyar 842 milyon YTL olarak ödedi. Böyle olunca, Mart ayı bütçesi, 1 milyar YTL açık verme yerine, 4.8 milyar YTL fazla verdi. Sonuçta, ilk üç ayın bütçe açığı da 3,3 milyar YTL’ye indi.
2007 yılının açıklanan bütçe sonuçları, 2006 yılı ile kıyaslamalı olarak, tabloda gösterilmiştir.
OLAĞAN GELİR DEĞİL
Telekom hisse satış geliri “olağan bir bütçe geliri” değil. Bir defalık gelir. Düşünün, bir şirket arsasını 4 milyon YTL’ye satıyor ve bunun da tamamını gelir kabul edip, “şirketimizin bu ayki kazancı arttı” diye açıklıyor. İşte öyle bir şey.
Nitekim, IMF tanımlı “faiz dışı fazla” hesabında bu gelirler göz önüne alınmıyor.
BAZI GÖSTERGELER
A- Harcamalar :
Tablonun incelenmesinden de fark edileceği gibi, 2007 yılının ilk üç ayında, 2006’nın aynı dönemine göre, harcamalarda yüzde 25,6 artış olmuş. Özellikle faiz ödemelerindeki yüzde 41.5’lik artış ile yeşil kart ödemeleri dikkati çekiyor. Yeşil kart için 2007’de 800 milyon YTL ödenek ayrıldığı halde, ilk üç ayda 1.1 milyar YTL’lik harcama yapıldı. Bunda, daha önce dikkati çektiğimiz 2006’da yapılmayan ödemelerin de etkisi var. Harcamalardaki artış oranı, 2007 hedefi olan yüzde 16,9’un üzerinde. IMF’nin de baskısıyla, önümüzdeki dönemde, bazı harcamalarda kısıntı yoluna gidilebilir.
B- Gelirler :
Gelirlerde, yıllık hedefin üzerinde bir artış sözkonusu. Ancak, bu artış ağırlıklı olarak, Telekom hisse satış gelirinden kaynaklanıyor. Vergi gelirlerindeki yüzde 8,6’lık artış ise, yıllık hedef olan yüzde 15’in gerisinde.
C- Bütçe Açığı:
Yukarıda da açıkladığımız gibi, bütçe açığı Mart 2007’de gerilemiş gözüküyor. Ancak gerileme, olağan dışı bir gelir olan Telekom hisse satış gelirinden kaynaklanıyor.
D- Faiz Dışı Fazla :
Geçen yılın çok gerisinde seyreden faiz dışı fazla, Mart ayında tamamı tahsil edilen Telekom hisse satış geliri nedeniyle, bir anda 12,6 milyar YTL’ye fırladı.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu fazlalık IMF tanımlı faiz dışı fazlanın hesabında göz önüne alınmıyor. Telekom hisse satış geliri göz önüne alınmadığında, faiz dışı fazla tutarı, yarıya iniyor, bütçe açığı da 9 milyar YTL’ye çıkıyor. Bu da bütçe performansının, geçen yılın ilk üç ayından çok daha kötü olduğunu gösteriyor.
Görüldüğü gibi, Mart 2007 Bütçesi, Telekom dopingi ile makyajlanmış bir bütçe.
[hr]
buda AKP'nin sunduğu bütçe. rakamlara ve gelir kalemlerine dikkat ederseniz ne kadar aldatmaca olduğunu görürsünüz. yapılan özelleştirmeler devletin bir kereye mahsus gelir kalemlerine yazılıyor. Sn. Şükrü Kızılot'un verdiği arsa örneğinde olduğu gibi. yaplan SSK ve Bağkur (sözde) aflarında da aynısı olmuş hazinenin gelirlerine aktarılmıştır. halbu ki gelir SSK ve Bağkur'un geliridir.verdiğin rakamlarda ihracat ve ithalat kalemlerinde ki fark dahada açılmıştır.
2002 yılında fark 15,50 iken 2006 yılında 32,50 olmuştur. senin ihracatın yaptığın ithalata bağlıdır. döviz gelirin az ama döviz giderin fazla. buda döviz rezervlerini etkilemektedir.doğrudan yabancı sermaye senin borsanda % 70'e sahip ve ona göre faiz alıp gidiyor.
Ankara Ticaret Odası Raporu
http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/MEDYA_ILISKILERI/files/aylik_ekonomik_rapormart2007.pdf - 16 Nisan 2007: 22:11 #52494
erkan şinel
Katılımcıdiyecek çok şey var da… boşverin bakın resme biraz daha üzülün. google da grafikler bölümden rafah diye bir arama yapın bakın orda neler var.
- 16 Nisan 2007: 22:04 #52512
erkan şinel
Katılımcıbenim cep telefonu yanlış yazılmış. bu numarayı nerden bulmuşlar anlamadım. halbuki dernek sms sisteminde kayıtlı numaramız. neyse olmuşla ölmüşe çare yok. bilenler düzeltir zati.
soru: acaba bunlar kesin baskılar mı? yoksa güncellenip tekrar baskı için toplanacak mı?
ozan şener'in numarasıda yanlış yazılmış duyurulur.
- 16 Nisan 2007: 15:23 #52508
erkan şinel
Katılımcısaol suat abi
- 16 Nisan 2007: 15:19 #52506
erkan şinel
Katılımcıiran her zaman istediğini dünyaya anlatıyor.
öyle veya böyle.
bizimkiler politik davranıyor ne oluyor?
hiç bir şey?
adam takır takır dedi dünyaya.
ben burdayım ingilizler nerde?
sizi affediyorum diyerek canlı yayında şov yaptı.
bütün dünya izledi.
ingilizlerde izledi. - 16 Nisan 2007: 15:14 #52534
erkan şinel
Katılımcıhiçbir şekilde etkilenmez hükümet.
Bugün AK Parti Grup Başkanvekili Eyüp Fatsa, Cumhuriyet Mitingiyle ilgili olarak herkesin mesajı aldığını belirterek, ''Çok samimiyetle söyleyeyim;Eğer AK Parti, böyle bir şeyi organize etmiş olsa, biz birkaç milyon insanı, bunun 10 katı insanı buraya toplayabiliriz'' dedi.devamı….
''Ne diyor; 'Seçmeyin, yapamazsınız, seçtirmeyiz' diyor. Kim seçecek bunu? Sokaktaki insan seçmeyecek ki…Parlamentodaki milletin temsilcileri seçecek. Bu, müdahale değil de nedir? Millet iradesine, Parlamento iradesine müdahale değil de nedir yani? Bunun başka türlü anlaşılır veya okunuş şekli var mı?'' Bir gazetecinin, ''Orada belli bir kişiyi seçmeyin deniyor'' demesi üzerine, ''Mantığı zorlamayın'' diyen Fatsa, ''Seçimle alakalı yasal, anayasal bir engel var mı ya da bu ismin cumhurbaşkanı adayı olmasının önünde bir engel var mı?'' diye sordu.sokaktaki insan dediği biz. Yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. vatandaşların müdahalesinden korkuyor sayın vekilim. terörist olmadığın müddetçe mantık zorlanıyor sanırım.
Sokaktaki insan seçmeyecek ki…Parlamentodaki milletin temsilcileri seçecek.
“”””””Bu, müdahale değil de nedir? Millet iradesine, Parlamento iradesine müdahale değil de nedir yani?”””””” - 11 Nisan 2007: 14:53 #52485
erkan şinel
Katılımcıgüzel çalışma teşekkürler
- 29 Mart 2007: 12:14 #52433
erkan şinel
Katılımcıyeşil bir alanda uyku saatleri düzenleyelim. gidelim yatalım 4-5 saat. hem kendimizi onarmış oluruz hemde doğayla bütünleşiriz.
- 15 Mart 2007: 15:28 #52348
erkan şinel
Katılımcıağlamak istiyorum… :'( ama avatarındaki gülen yüzünü gördükçe şenlendi gönlüm. evet iyiki doğmuşum. iyi ki varım.
* 1681 – Georg Philipp Telemann, Alman bestesci (ö. 1767)
* 1692 – Peter Van Musschenbroek, Hollandalı bilim insanı (ö. 1761)
* 1879 – Albert Einstein, Alman Fizikçi ve Nobel Fizik Ödülü sahibi (ö. 1955)
* 1906 – Ulvi Cemal Erkin, Türk beseci (ö. 1973)
* 1908 – Maurice Merleau-Ponty, Fransız filozof (ö. 1961)
* 1920 – Memduh Ün, Türk yönetmen
* 1942 – Emin Çölaşan, Türk gazeteci ve yazar
* 1947 – Billy Crystal, Galli sinema oyuncusu
* 1979 – Nicolas Anelka, Fransız futbolcu
* 1983 – ERKAN ŞİNEL - 15 Mart 2007: 10:16 #52345
erkan şinel
Katılımcı😮 aboo olduk mu okadar bea. beni sizler var ettiniz
hep beraber nice yıllara diyelim
- 6 Mart 2007: 15:26 #51044
erkan şinel
Katılımcıöle veya böyle ölcez işte. önce giden görür.acele etmeyin zaman çabuk geçiyor.
- 6 Mart 2007: 14:56 #52145
erkan şinel
Katılımcıevlerde bilgisayarlar olmasa dahi muhakkak bir yerde ulaşılıyor istenilen bilgiye. fakat bizim insanlarımızda hala ters etki yaratıyor. sözüm ona büyüklerimiz hala sitede kendi haklarında konuşulduğunu sanıyor. ve bu söylemler hep kulaktan kulağa taşınıyor. zaman ve sabır. kara tahtaların yerine bilgisayar ekranları gelecek ve yeniden okuma yazma öğrenilecek. çözümün bu olduğunu sanıyorum.
- 6 Mart 2007: 14:47 #51432
erkan şinel
Katılımcıdış etkenlerden ziyade hür irade ile karar vermek gerekir. diğer insanlar sana baskı yaptığı zaman o partiye oy vermek zorunda değilsin. görüş her zaman sana ait olmalıdır.
- 19 Şubat 2007: 22:10 #52078
erkan şinel
Katılımcısahte olmayan gazetecilerin kriterleri nelerdir. haberin kaynağını kimse deşifre etmiyor ki. sadece haber ajanslarından geçen haberler servis yapılıyor. konuyu biraz daha açarsan sevinirim.
- 19 Şubat 2007: 22:01 #51230
erkan şinel
Katılımcıbize böyle bir gece yaşattığı için emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. biz orada misafir değildik. herhangi bir özel ilgi kimse beklemedi. gönlünü ferah tut.
- YazarYazılar